Tuesday 12 October 2010

fırtınanın getirdikleri

Akşam eve geldiğinde annesi ona koşarak sarıldı.

Annesi
-Denize çıktığından ve fırtınaya yakalandığından çok korktum. Telefonun kapalıydı neden bir haber vermedin?

Çocuk
-Telefonun şarjı bitmiş. Hem merak edilecek bişey yok, geldim işte.

Eve getirdiği erzağı masanın üstüne koyduktan sonra yıkanmak için banyoya girdi. Yıkanırken derinden bir ses duyuyordu. Adını söylüyordu sanki ona, ama sanki kimsenin anlamadığı farklı bir dille konuşuyordu ses. Daha dikkatli dinlediğinde, iyileşeceksin, sadece nefes almayacak birgün benimle konuşabileceksin diyordu ses.Çok hoş bir bayan sesiydi duyduğu ve aynı zaman da çok tanıdık. Ama kimin sesi olduğunu ve konuşmanın hangi dilde olduğunu anlayamamıştı.

Annesinin tuvaletin kapısından seslenmesiyle kendine geldi.

Çocuk
-Ne oldu anne?

Anne
-Oğlum hadi çık artık yemek hazır. Bir saattir banyodasın!

Çocuk
- O kadar oldumu ya?

dedikten sonra banyodan önce çıkardığı kol saatini kontrol etti. Gerçektende neredeyse bir saattir bayodaydı, fakat sanki iki dakika önce girmiş gibiydi. Alelacele yıkanmasını tamamlayıp. Banyodan çıktı ve odasına gidip giyindi.

Yemek için mutfağa geldiğinde annesi kızgın bir şekilde onu bekliyordu.

Anne
-Oğlum dışardayken telaşlandırıyorsun, evdeyken telaşlandırıyorsun Ne zaman beni düşüneceksin sen?

Çocuk
-Anne valla zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Sanki iki dakika sürmedi suya girip çıkmam.

Anne
-Ah oğlum ah, hep böyleydin sen. Suya girdinmi çıkmak bilmezdin

Yemeklerini bitirip sofrayı topladıktan sonra, çocuk televizyon karşısına geçti ve haberlerin sonunu seyretmeye başladı. Hep aynı haberler vardı, saçma sapan politik kavgalar, evine barkına haciz gelenler, trafik kazaları, birbirini öldürenler. Bukadar karamsar haberden sonra egede olan fırtına haberi çıkınca dikkatli birşekilde izlemeye başladı çocuk. Evet gerçektende Serabın dediği gibi çok büyük bir fırtına olmuştu, ama meteorologlara göre bukadar büyük bir fırtına ilkdefa bukadar bariz belirtiler gösteriyordu. Neredeyse iki gün boyunca fırtına olacağına dair işaretler ve belirtiler oluşmuş. Basıncın sık ve ani şekilde düşmesi, daha önceden hiç olmayacak bir biçimde rüzgarın yavaş yavaş şiddetlenmesi, ve son gün yüksek hava basıncının yavaş ama istikrarlı yer değiştirmesi, hiç anlamayan kişiler bile havanın bozacağını anlardı diye yorum yapıyordu meteorolojistler. Çocuk hayretle, rüzgar nerelerde acaba diye sordu.

anne
-Oğlum ne rüzgarı?, deminden beri diyorya egede fırtına var.

Çocuk
-yok anne yanlış söyledim, rüzgar nerden çıktı

Diye çevirdi lafı.

Fırtına haberi bittikten sonra, annesinden izin isteyip ve binbirtürlü laf döküp dışarıya dolaşmaya çıktı çocuk. Karanlık, deniz kenarı bir parkta oturup sigarasını yaktı. Hava durulmuştu. Sanki fırtına hiç olmamış gibi denizde dalga kıprdamıyordu. Denize bakıp sigarasını içerken kısık bir ses duydu. Sesin geldiği tarafa doğru odaklandı, denizin içinde belli belirsiz bir karartı gördü. Biraz daha dikkatli bakınca sesin sahibinin tanıdık olduğunu anladı. Afromaid di bu! nekadar çok zaman olmuştu görmeyeli! oturduğu banktan kalkıp, denizin kenarına yaklaştı ve büyükçe bir taşın üzerine oturdu.

Çocuk
-Afromaid nerelerdeydin? neden kayboldun?

Afromaid
-Rüzgar benle konuşmasaydı hiç gelmezdim. Beni çok üzdün sen!

Çocuk
-Rüzgar seninlemi konuştu? hem ben seni neden kızdırmışım ki?

Afromaid
-O fani kızla konuştuğunu gördüm. Sana sevgilim hayatım diyordu!

Çocuk
-Saçmalama afromaid, o kız benim arkadaşım. Benden hoşlandığını hatta bana aşıkolduğunu sanmıştı ama ben ona karşı birşey hissetmiyorum.

Afromaid
-O kıza aşık değilsin yani?

Çocuk
-Hayır değilim

Afromaid
-Peki bana aşıkmısın?

Çocuk
- Aslına bakarsan senden hoşlandım. Ama rüzgar bana, babamı ve annenle olanları anlattı ve ben buna çok kızgınım.

Afromaid
-Ama benim hiç suçum yok. Babam, anneme aşıktı ve annemde babanı seviyordu.

Çocuk
- Annen babamı sevseydi, onu delirtip denizlerde kendisini ararken ölmesine sebep olmazdı!

Afromaid
- Baban ölürken dünyanın en mutlu adamıydı, annemin kolları arasında öldü. Hala mutlu ve birbirlerine aşıklar.

Çocuk
- Nedemek birbirlerine aşıklar?

Afromaid
- Faniler hayattayken bizlerle beraber olamaz. Ama öldükten sonra, dünyanın sonuna kadar beraber yaşayabilirler. Babanda annemle beraber yaşıyor.

Çocuk
-Sen ciddimisin? babamı görebiliyormusun sen?

Afromaid
- Aslında senede birgün, ölüler gününde görebiliyorum. Ama mutlu olduğunu anlamak için bir dakika konuşmak bile yetiyor.

Çocuk
- Afromaid, babamı bende görebilirmiyim? banada gösterirmisin babamı?

Afromaid
- Bak hem babanı görmek için, hemde beraber olabilmemiz için ölmen lazım! hem madem o kızı sevmiyorsun, banada ilgin var, ozaman yaşayıp napacaksın? ölürsen beraber olabiliriz!

Çocuk Öfkeyle ayağa kalkıp;
- Sen nedemek istiyorsun? arkamda bukadar şeyi bırakıp senin için ölmemi mi nasıl istersin?

Afromaid
- Ya nasıl oluyorda bana karşı gelebiliyorsun? annem bana hiçbirşey öğretememiş, normalde siz fanilerin benim için delirip denizde yolumu gözlemesi gerekir, benim için ölmeye cam atmaları gerek!

Tam o sırada, çocuk yanına dönüp
-Rüzgar, gizlenme madem afromaid i sen gönderdin, burdaki konuşmaya katılman lazım

Afromaid
-Saçmalama rüzgar burda değil, hem sen gizlenen bir tanrıyı göremezsin. Ben bile yarı tanrı olmama rağmen gizlenen bir tanrıyı göremem.

Sözleri bittiği anda

Rüzgar belirerek
-Çocuk beni göre biliyor afromaid! üstelik bütün vücudumu görüyor! dedi ve arkasından güldü!

Afromaid
-Poseidon aşkına, nasıl olurda bir ademoğlu, saklanan bir tanrıyı görür?!

Rüzgar
- Afromaid tanrılara ne çok soru soruyorsun! nasıl olurda ben bir faniyi kendime delice aşık edemiyorum diyorsun! nasıl olurda bir ademoğlu saklanan bir tanrıyı görebiliyor diyorsun? ama farkında değilsin, asırlardır ilk defa tanrılarla konuşan biri için bu soruyu soruyorsun! ben seni çocuğa gönderdiğimde kendine aşık etmek istediğin için ondan özür dilemen için göndermiştim. Oysa sen onu kendine aşık etmeye çalıştın ve hatta sırf kendi egon için ölmesini istedin! sana verilecek ceza için Abim posidonla konuşmamı istermisin yoksa bütün bu yaptıkların için pişman olup özür dileyecekmisin?

Afromaid çocuğa dönerek;
-Özür dilerim. Yalvarırım beni affet yüce denizci

dedi ve hızlı bir şekilde suya dalıp gözden kayboldu.

Çocuk
-Neden böyle yaptın rüzgar? ben afromaidden sanırım gerçekten hoşlanıyorum.

Rüzgar
-Hoşlanmak, aşık olmak başka şeydir, kölesi olmak başka şey. Denizkızları kendilerine köle olan erkeklerle beraber olurlar ve bunun için bu erkeklerin kendilerini öldürmeleri gerekir. Sen bugün afromaid in bu isteyine karşı gelerek binlerce yıldır hiçbir ademoğlunun yapamadığını yaptın! üstelik beni görebilmende çok az ademoğlunda olan bir özellik.

Çocuk
-İyide neden bukadar olağan dışıyım?

Rüzgar
-Bilemiyorum çocuk. Ama Yüce Zeus a gidip bunu sorucağım. Zaten bütün tanrılar seni konuşuyor. Bu gece afromaid i reddetmen de işin cabası oldu.

Çocuk
-Zeus a benim nasıl olupta bunları yapabildiğimi mi soracaksın yani? Zeus beni tanırmı ki?

Rüzgar
-Zeus bu dünyadaki her canlıyı tanır çocuk! sen ona inanmasanda o seni bilir.

Çocuk
- Hayır ben Zeus a inanıyorum! hatta sana inanmadan önce bile ona inanıyordum sanaırım.

Rüzgar
- Bu çok normal çocuk. Doğan her ademoğlu onun nefesiyle canbulur, fakat sonradan unutur. Herneyse, sen nezaman yolculuğa çıkabileceksin bakalım?

Çocuk
- Ne yolculuğu rüzgar? sanki teknem varmış gibi konuşuyorsun. Ufacık teknemle çanakkaleye gidemem ben!

Rüzgar
- Ufacık olduğunu kim söyledi.Koskoca 12 metre teknen var artık

Çocuk
- Nasıl yani? rüzgar dalga geçme benimle

Rüzgar
- Gel benimle de sana göstereyim

Dedi ve çocuğu kuvvetli rüzgarına katarak göğe çıkardı. Çocuk rüzgarın kollarında biraz korkak ve heyecanlı bir şekilde uçuyorum diye çığlık attı.

Rüzgar
- Uçmak neçok heyecanlandırdı seni, yoksa sana tekne hediye etmek yerine pırpır uçamı versem diye kahkaha attı

Çocuk, heyecanlı bir şekilde sordu
-Bana tekne mi hediye edicen? diye sordu.

Rüzgar sabret az kaldı derken, çanakkale üzerine gelmişlerdi bile.

tatlı bir esintiyle yere indikleri yer, karanlık bir balıkçı barınağıydı. Çocuk burası neresi diye sordu. Rüzgar karaya oturmuş ve baya hasar görmüş bir tekneyi göstererek,

-İşte senin teknen, bak bakalım beğenecekmisin?

Çocuk
-Bumu benim teknem? gerçekten beim mi? ama nasıl olur? bana bu tekneyi vermezlerki!

Rüzgar
-Yavaş ol küçük dostum, tek tek sor. burası ayvalıkta bir balıkçı barınağı. Bu tekneyi sahibi sana yarın hediye edecek. Aslında hediye ettiği için mutlu olacak.

Çocuk
-Nasıl bir adam bu tekneyi bana hediye eder ve bundan mutlu olur ki?

Rüzgar
-Denizi bilmeyen, anlamayan ve sadece hava atmak için tekne almış bir adam. Bak dostum fırtınayı çıkarmamın tek sebebi buydu, daha önceden çok uyarı yaptım. Fırtınanın geleceği belliydi ve bukadar uyarıya rağmen teknesine sahip çıkmayan, onu korumayanlar oldu. Bu adamda geçen haftasonu teknesi ve kaptanıyla denizde tur yapıyordu. Önce kaptanını, misafirlerinden kıskandığı için kovdu. Sonrada tatilini yarıda bırakıp İstanbula döndü. Tabii haliyle tekne bu balıkçı barınağında kaldı. Okadar uyarı yapmama rağmen adamın umrunda olmadı ve teknesinin halatlarını sağlamlaştırmadı. Sonunda tekne fırtınada karaya çıktı ve baya hasar aldı tabii ki.

Çocuk
-Tekneye yazık olmuş. İyide neden tekneyi bana hediye etsin ki?

Rüzgar
-İşte orası en güzel yeri, adam kaptanı kovduğu için denizcilik kanunlarına göre kazadan birinci derecede sorumlu. Kaptanlık ehliyeti olmadığı için ve o tarihte kaptanı olmadığı içinde ayrıca suçlu. Eğer tekneyi başkasına vermezse ceza alacak. Bu bilgi bu akşam adama verildi ve adam bir sürü kişiyle konuştu, kimse tekneyi satın almak istemedi. Adam tekne sahibi olduğu sürece sorumlu olacak. Ama yarın sen gidip teknesi ile ilgilendiğini ve ücretsiz tekneyi verirse kurtulacağını söyleyeceksin ve tekne senin olacak.

Çocuk
-İyide neden bana versin ki? yakınlarından birine verir. Baya para eder bu tekne, önce birine vermiş gibi gösterir sonrada satar.

Rüzgar
- Adam parayı önemsemiyor. Teknesinin kıymetinide bilmiyor. Zaten bu tekneyi bir daha görmek istemiyor çünkü misafirleri kaptana aşık olunca gururu kırıldı. Sen merak etme biz tanrılar olacak olayları bazen sezeriz. Bu tekneyi adam yarın sana verecek. Hadi şimdi gidelim

Çocuk
-Gitmeden tekneye, dokuna bilirmiyim?

Rüzgar gülerek
-Ah siz romantik denizciler, tamam dokun

Çocuk tekneyi okşayarak
-Zavallı kız, neler gelmiş senin başına? ama korkma yarından itibaren benim yoldaşım olacaksın. Seni ilk günkü gibi temiz ve bakımlı yapacağım

Rüzgar
-hadi gidelim

Çocuk rüzgarın yanına giderken bir ses duydu. Kulak kabarttığında tekneden geldiğini anladı.

Rüzgar
-Neden durdun

Çocuk
-Tekneden biri birşey diyor

Rüzgar
-Kontrol etmiştim, teknede kimse yoktu

Çocuk
-duyduğuma eminim

Rüzgar
-Bakalım o zaman

Çocuk teknenin yanına yanaştı ve
-Kimvar orda?

ses gelmeyince tekrarladı
-Kim var orda?

Bu defa, nasıl olurda beni duydu acaba diye mırıldanan bir ses duydu. Ama olamaz, ses tekneden geliyordu.

Çocuk tekneye dokunarak
-Senmi konuştun kızım? diye sordu

Tekne
-evet ben konuştum, ama sen beni nasıl duyarsın diye telaşlandı.

Rüzgar
- Olamaz sen, cansızlarlada konuşabiliyorsun! bu daha önce hiçbir ademoğlunda gözükmeyen birşey, tanrıların bile çok azı bu kabiliyete sahip. Zeus adına nasıl olur bu?!

Çocuk telaşla, tekneye dokunarak
-Ne demiştin bana?

Tekne
-Lütfen gitme demiştim

Çocuk
-Gitmemiz lazım, ama geri geleceğim merak etme!

rüzgara dönerek hadi gidelim yüce dostum dedi ve rüzgarın konuşmasına fırsat vermeden rüzgara sarıldı.

Beraber çocuğun evinin arka bahçesine kadar geldiler.

Rüzgar
-Nasıl olabilir halşa anlayamıyorum. Sen nasıl olurda bir tekneyle konuşabilirsin!

Çocuk
-Rüzgar, sanırım ben deliriyorum. Bana ne olduğunu lütfen öğren. Bunu öğrenmeden hiçbirşey yapamam. Deniz kızlarının dilinde konuşuyorum. senle konuşabiliyorum, teknelerle konuşabiliyorum! bana noolduğunu öğrenmen lazım. Lütfen Zeusla bunu konuş.

Rüzgar
-Tamam dostum. Yarın Zeusu ziyaret edip bunu öğreneceğim. Ama sözver, sende yarın teknenin sahibini ziyaret edeceksin.

Çocuk
-Merak etme söz veriyorum, gideceğim sahibine

Rüzgar evin önünden ayrıldı ve çocuk yavaşça evine girdi. Annesi çoktan uyumuştu. Yatağına yatmadan olanları düşündü. Hem heyecanlıydı, hem mutluydu hemde korkuyordu. Sigarası bitince yatağına yattı ve gözlerini huzurlu bir şekilde kapadı.

No comments: