Friday 27 July 2007

Kazaylan Hastahaneye gitmek(!)

Allahım inanamıyorum aksilikler hep beni Buluyor,

Dün(perşembe) günü sabah uzakdoğulu kızımla işe giderken maslak ışık lisesinin önünde bize araba çarptı!Evet tam ışıklarda kırmızıda durmuşken arkadan gelen bir fren sesi duydum ve sonra kendimi asfalta uzanmış halde buldum.Motorsikletimde kenardaki çimlerin üstüne fırlamış öyle duruyor.Önce aptalladım ne olduğunu anlayamadım.Kenarda duran yayalar koşup yanıma geldi.Meğer bi adam sol şeritte hızlıca gelmiş önünde araba durduğunu görünce sağa kırıp frene basmış ama maalesef duramayıp gümbürt diye bana çarpmış.Ben kızımı çimden kaldırmak için ayağa kalkiim derken birden tekrar yere düştüm.Yaw nooluyor bana belimde acaip ağrıyo diye düşünürken de bir anda zangır zangır titrediğimi farkettim ve topal aksak çimlee uzanıp ambulans çağırdım.Aynı zamanda belki sanayiye gelmiştir diye hürol arkadaşımı çağırdım ama o maltepedeki evden daha yeni çıkıyormuş.Fakat hürol hızlı şöfördürinanın bana ambulansla eş zamanda geldi hemde taa maltepeden maslağa(!) bu arada vuran adam çoktan kaçmış gitmiş.Ben yerde yatarken, vuran arkadaşın annesine ve sülalesine saygılarımı ve iyi temennilerimi sunmaktan geri kalmadım tabi...

Herneyse ambulans geldi,sedyeyi kurdular beni üstüne aldılar.Deli bağlar gibi bağladılar,bu sırada hürolda geldi.Ambulans yola koyulur koyulmaz damardan bi serum taktılar.Kaptan nereye gidiyoruz dedi.Tam çek şöyle deniz kenarına bide rakı açarız diycektimki,nerde olduğumu fark ettim ve şişli etfale gidelim orda doktor bir arkadaşım var müjdat bankaoğlu dedim.Ambulans acıbadem sigortanın anlaşmalı ambulansı, teknoloji harikası görseniz içinde 100lerce alet kah bipliyor,kah dütlüyor.Allahım göğsüme bişiler taktılar,parmağıma bişiler taktılar kolumda serum bide dörtbir yanım bağlı.Afakanlar bastı bana ve kardeş bi sigara içebilirmiyim diyiverdim.İlk yardımcı arkadaşlar burası ambulans ve senin en az biryerin kırık yada çatlak,tirtir titriyosun bide sigaramı istiosun dedi.Yaw o titreme sigara krizinden dediysemde inandıramadım.içirmediler sigara.Ama allah razı olsun dün hastahane konusunda ender insani tavır onlardan gördüm.

Neyse goygoy gaygay şişli etfale geldik.Beni indirdiler müjdat yanıma koştu ben sedyenin üstünde,naçar bir şekilde yatarken acile soktular.Ulan herkes bağırıyor yok endüksyanmı ne onu yapın yok bilmemne takın yok şuna bakın.Aha dedim şimdi ruhumuzu teslim ediyoruz eşhedü enlaaaa derken etrafımda perdeler kapandı.Gayet güzel bir hemşire yanıma geldi.Tamam dedim işte cennetin ilk hurisi yanımda,adın ne canım senin sen neden mefta oldun diyecektim ki elindeki iğneyi koluma sapladı.Yav siz yeni gelenleri hep böyle mi karşılarsınız,dememe kalmadı bu sefer daha da güzel bir huri yanıma sokuldu,Heh işte şimdi hoşgeldin öpücüğü yanağıma konuyor dememle koluma tetenoz olduğunu öğrendiğim aşı yapıldı.
Neyse buraya kadar ben gidiyorum dememle bu sefer3-4 tane güzel hemşire yanıma geldi 2 si daha önceki aşı iğne batıranlar diğerlerinden birinin gözleri yemyeşil bir baktım beni soyuyolar.Allahım hayallerim gerçek oldu(!) hem hastahanede hemde 4 hemşire afet bu negüzel cennet! fakat şu 2 yanımda duran saplar neden burda dememle oda ne? o nasıl bir acı,o nasıl bir eziyet,o ne utanç verici bir hareket allahım.Yerimde duramadım.Bizim bayanlar tam ilgilenmeleri gereken yere adının daha sonra, sonda olduğunu öğrendiğim başı iğne devamı serum lastiği şeklindeki işgence aletini soktular!!

Allahım.O işlemden sonra acıyan ve ağrıyan tek yerim maalesef orasıydı! ne belim ne bacağım hiç ağrımadı...O ara sanırım kendimden geçmişim.1-2 dakika sonra ayıldığımda işgence hala devam ediyordu.Dört biryanım serumlarla,iğnelerle delik deşik olmuş(demin anlattığım bölgem dahil)üstelik güzel hemşirelerde yanımdan gitmiş ti.Bu sefer yanımda gazulet gibi uyuz bir doktor vardı ki bana o gün yaşattıklarından dolayı yataktan kalkar kalkmaz onu acil yardımlık edicem...

Neyse ilk müdahale(!) bittikten sonra beni koridora koydular.Bu sırada hürol yanıma geldi,kardeşim nooldu sana dedi.Dedim ki ilk müdahale hayati dir derlerdi inanmazdım hakikaten öyleymiş...Daha sonra Müco yanıma geldi,doktorlar toplandı başıma konuşuyorlar.Biri diyor bt lazım,diğeri diyor MR da lazım öteki diyorbatın sonografi,beriki diyor beyin MR ı.Allahım nekadar kısaltılmış makina varsa hepsini sayıyorlar.Ulan bırakın beni ben eve gider yatarım,kabahat bende buraya kadar geldim...

Neyse,hürol usta şöfördür söylemiştim.Bu şöförlüğüne sedye kullanmayıda ekledi ve başladık o MR senin bu BT benim gezmeye.Her gittiğimiz yerde de oramı buramı mıncıklıyorlar,ulan sonda mıdır nedir oda canımı acıtıyor.Tamam dedim heralde bunlar beni kısırlaştırmayı kafaya koydu. bende sizin kini kesmessem...Saat 2 gibi Beyin MR ı,Bel MR ı,Bt,batın sonografi,akçiğer röntgeni çekilmiş idrar ve kan tahlileri yapılmış bir şekilde tekrar acil in önüne geldim.O sırada 3 tane ortopedist doktor geldi ve bide onlar beni mıncıkladı.Ama allah için hastahanede insan namına ender arkadaşlardı.Neyse onların söylediğine göre bel kemiğinde bir çatlak şüphesi var ancak sargı yada atel e alınmıyor bunun ilacı en az 2-3 hafta yatak istirati.İyi gidim ben o zaman dedim.Acil ceraahı gidemezsin burda beklicen dedi yalvar yakar sondayı çıkartın yoksa gidicem diye avaz avaz bağrırken heralde insafa geldilerki ben tekrar acilin yeşil perdelerinin arkasındaki yere geçtim sedye üzerinde.

Başka bir hemşire geldi ama bu sefer güzelliklerine aldanmıyorum,bacım dedim allah aşkına acıtma.Merak etme dedi elim hafiftir.Ancaaak o nasıl sondayı çıkartma kardeşim.Bıraksaydıda ben ömür boyu torbaya işerdim,o nasıl bir acıııı.Kızım dedim senin elin hafifse kocan yanmış.Ben evli değilimki dedi kızcağız.İyi o zaman acıttın canımı öp de geçsin dedim ama o da yemedi.Gerçi yesede doktorun söylediğini göre en az 2 hafta yataktan kalkamam e malumunuz Bizimkide en az 1 o kadar yerinden kalkamaz bukadar yıpranmaya.Hay allah keşke gelmeseydim buralara.

Sedyenin usta şöförü hürol kardeşim beni tam acilden çıkartıyordu ki,O gazulet doktor yine açtı ağzını ve tahlil için kan alın dedi.Yine o cehennemin güzel şeytanları kadar merhametli bir hemşire yanıma geldi ve hançerini ayy pardon iğnesini koluma salladı.Ve biz sağ fakat salim olmadan hastahanenin girişine çıkabildik.saat tam 2.30 olmuştu.Usta dedim hürola yak bi sigara içelim.Tam bana karşı gelecektiki suratımda ikna edici bir ifade görmüş olmalı sigara yakıp verdi.

O sırada artık annemi arayabilirim dedim.Maalum yanımızda yeterince para yok,gelsin çıkarsın beni burdan.Aradım annemi ve heyecanlanma ben motorkazası yaptım,şişli etfaldeyim gel dedim.Fakat annemden ses gelmiyor.Aloo anne? yok ses yok.Yav kadın ordamısın alooo?
Aha dedim annemde yanıma geliyor sedyeyle... neyse allahtan cevap verdi,hürola verdim olayı anlatsın diye.Hürola demiş o beni aramaz,neden beni aradınız.Eeee malum bir insan arabada takla atıp annesini aramazsa,kavgada bıçaklanıp haber vermezse daha sonradan arıyınca kadının aklına kötü şeyler geliyor.

Neyse aradan yarım saat geçti bu arada valde hanımda geldi.Ona dert anlatmakla bi yarım saat daha geçti.Eh artık bize müsade demeye acile e girdik tekrar, hem bu arada sedyem 4 çeker oldu,valde önde usta arkada.Girdim acile doktor bana müsade dedim.Yook dedi 1 kan tahlili 1 idrar tahlili daha lazım.Lan hekimoğlu hekim madem 1 idrar tahlili daha yapıcaktın ne diye çıkradın sondayı? tapasını açıp alsaydın canın nekadar istiyosa.Hem her gelişte 1 kan tahlili yapıyorsun bu nasıl iş?üstelik vampir kılıklı hemşirelerinde gözleri parlıyor beni gördüğünde.Allahım yine daldırdılar iğneyi koluma sonrada elime 1 bardak verdiler bunu doldur diye.Yav zaten bizim ufaklık o kadar saldırı görmenin bitkinliğiyle bütün savunma sistemi çökmüş bir şekilde boynu bükük naçar bir vaziyette yatıyor.Değil tahlil için idrar vermeyi hatır için kımıldayacak hali yok nasıl doldurayım ben bu bardağı?

Tabi valdenin elinde bir su şişesi,ustanın elinde bir su şişesi bende hela şişesi bi birinden bir diğerin den içtikçe benim mide şişti.Şişti ama bu sefer aşağıdaki korkudan kıpırdamıyor bile.neyse hilen ve cebre ile tuvalete gittik bir elimde bardak diğerinde serum.Yanlız tuvaletimi yapmaya başlamamla o acıyı tekrar hissettim(hala her tuvalete gidişimde yaşıyorum o acıyı).

İşimiz bitince bardağı da gönderdik tahlile,dışarı çıkıp bi sigara daha içtim sedyemin üstünde.Eh artık bize müsade,demeye kalmadı o gaddar doktor bir kan tahlili daha dedi.Bu sefer bende şalter attı,yok dedim vermiyorum kan.Hemşire geldi iğneyi uzatır ben dokunursan döverim diyorum.Doktor geliyor oğlum ver şu kanı acımaz diyor.Ulan salak 4 defa vermişim ben bilmiyormuyum acımadığını ama inat ettim daha 1 damla kan vermem diyorum.Annem yalvarır ben olmaz derim.Usta bağırır ben hayır derim.Ama sonunda vermedim kanımı.Meğerse benim 3. tahlili görmemişler ondan 1 tane daha istiyormuş doktor civanım.Sonra bana dedilerki en az 24 saat müşahade altında kalman lazım burda,yok devenin müşahadesi.Lan olm benim eve gitmem lazım hem iş güç beni bekler derkeenn.O an açık açık konuştular, en az 2 hafta yatakta yatıcakmışım.Çok önemli bir yerde hasar varmış,böyle 1 travma nanın ardından en az 24 saat geçmesi lazımmış hastahaneden ancak imzayla sorumluluğu alarak çıkabilirmişim vs vs.Bende dedikleri gibi imzamı attım ve çıktım.

Katı yeme dediler,yedim,erken yatma dediler uyudum.Gıcık oldum o doktorlara ne deseler zıttını yaptım hatta dün akşam 1 bira bile içtim.

Kısacık hayata sığdırdığım en ufak kazaydı.Acısı,etkisi en az olan ve tedavisi en kolay olanıydı.Tek üzüntüm en az 1 ay yarışa giremeyecek olmam tabi yine delirip tekneye atlamazsam...

Son olarak şunu belirtmek istiyorum.Lütfen caddelerde araba kullanırken motorsikletlere dikkat edin ve lütfen eğer bir kaza yaparsanız kaçıp gitmeyin.

Not:Bu olaydan haberi olmamasına rağmen eskilerden benim için çok önemli olan bir arkadaşım aradı ve anladım ki ne kadar zaman geçerse geçsin insanın duyguları o kadar yoğun oluyor ki böyle zamanlarda içine doğuyor ve arıyor.Yanıma geliceğini söyledi.Şunu çok iyi bilirki ben kimseye öyle kolay kolay gel demem.Ama sana söylüyorum lütfen gel...

Tuesday 24 July 2007

Seçim bir alışveriştir.

Hakikaten görünen birçok şey gerçek değilmiş sanırım.

Bu haftasonu yapılan seçimlerin sonucu gerçekten herkes gibi benide çok şaşırttı.Yani milyonlarca insanın sokaklara dökülmesine,başımızda bu kadar sözünü bilmez başbakan olmasına,Vergi kaçırmaktan ve evrakta sahtecilikten hakkında soruşturma açılmış bir maaliye bakanımız olmasına ve en komiği sorduğum 20 kişiden 15 inin bu adamlardan memnun olmamasına rağmen sonuçta görüldü ki,her 2 kişiden biri AKP ye oy vermiş.Açık açık konuşiim ben AKP ye oy vermedim.Bundan sonrada oy vericeğimi hiç ama hiiiç sanmıyorum.Ancak maalesef oy verdiğim partiyede oyumu vermek istemeden verdim.Neyse ne olduysa oldu ve önümüzdeki 5 sene bu hükümetle yönetiliceğiz.

Ben aslında siyasetten fazla anlamam.Ben pazarlama politikaları,marka tutundurması,marka tanıtımı,pazar araştırmaları gibi konulardan anlarım.Fakat görüyorum ki aslında günümüz türkiyesinde esas yapılan da tam bunlar.Çünkü ülkemizde seçim bir alışveriştir.Sizler bişeyi almak için oy verirsiniz.

AKP nin başarılı olmasının ve diğerlerinin başarısız yada en azından onlar kadar başarılı olamamalarının esas sebebi de işte tam bu nokta.

Bakın AKP neler yaptı;
15 yıl evvelden pazar araştırması yaptı ve pazarın merkezin sağında,islamiyetçi,avrupa görüşü olan bir parti ihtiyacı olduğunu anladı ve pazarı doğru segmente etti.Daha sonra çıkarıcağı ürün için,Halkın arasından hatta kasımpaşa gibi alt kesimden gelen,hafif kabadayı tarzıyla delikanlılığı vurgulayan bir lider seçip ambalajı tamamladı.Hatta ambalajında namaz niyaz hikayeleri ve şans eseri de olsa hapis cezası alan madur etkilerinide ekledi.

Yani pazar segmentasyonu tamam
Ürün Tamam
Ambalaj tamam

Geriye kaldı seçmen;
Aslında AKP nin bundan 15 yıl önce başlattığı bu çalışmalar LOVEBRAND diye tanımlandırılan marka tutkunluğu yada marka bağlılığı çalışmlarının en extreme örneği.Şöyle ki;

15 yıl önce yani 90 lı yıllarda trend;serbest piyasa,özel televizyonlar,yeniyeni başlayan kürt olayları,turizm ken.AKP 15 yıl sonrasını görerek o zamanın çocukları yani şu anın seçmenlerini kendi okullarında okuttu,kendi kitaplarıyla büyüttü,kendi yatırımlarıyla giydirdi yada ailelerine kendi paralarıyla yardım etti.Bütün bunları yaparken ideolojik bir anlam kisvesini giyerek de bütün bu yapılanları hayrına yapıyormuş imajı çizdi.

Yani müşteriyi yada bizim tabirle 'kralı' kendine bağladı

Fakat tabiki bütün bunları yapaması için gereken paraya da sahip değildi elbette.Bütün bu harcamalar için gereken parayı yatırımcılarından elde ettiki,bunlar da aslında gayet iyi tanıdığımız başbakan danışmanları,taşyapı,suryapı veya bunun gibi bir çok şirketler.Aslında zamanında AKP ye yatırım yapanların bugün aldığı paylar gerçekten karlı bir yatırım olsa da emin olun daha tam karşılıklarını alamamışlardır.Yani az çok pazarlama sektörünün içinde olan biri olarak söyleye bilirim ki bu tip yatırımlar %400-450 kar getirmezse rantable değildir.Yani burdan yola çıkarsak en az 10 sene daha bu adamların başımızdca durması lazım ki çıktıkları yola deysin.

Tabi bütün bu ürünü dağıtacak tedarikçiler yada dağıtım ağına da ihtiyaçları vardı ki işte bu nokta da.Fettullah gülen gibi öğrenim kurumları sahipleri yada Aydın Doğan gibi medya patronlarına bu işi yaptırdı.

Tekrar bakarsak

Pazar araştırması
pazar segmentasyonu
Ürün
Ambalaj
Yatırımcı
tedarikçi-dağıtım ağı

Çalışmalarını yaparaktan 2004 yılında piyasaya girdi ve bu başarılı çalışmasının karşılığını aldı.
Aslında iyi bir pazarlamacının yapması gereken bu hareketlerin başarılı uygulandığı takdirde satış patlaması yapacağı elbette belli.Çok benzerini aynı dönemde cem uzan da yapmak istedi ancak,müşteri güvensizliği ve iyi yapılandırılmamış alt yapı yüzünden aynı dönem meclis dışı kaldı.Fakat meclisin dışında kalırken bile aslında çok büyük bir başarı elde etmişti.

Peki 2007 seçimlerinde AKP bütün olumsuzluklara rağmen nasıl başarılı oldu?İşte tam bu noktada çok ama çok iyi pazarlamacıların ancak başarabileceği bir çalışma yatıyor.

'MARKA TUTUNDURMASI'

AKP zamanında ekonomi yalanlada olsa dolanlada olsa hep iyiye gitti şeklinde lanse edildi.İlk günden son saniye ye kadar enflasyon düşdü denildi.Bunun tabiki birçok sebebi var;IMF,ABD,Ermeni diyasporası,Saçma sapan bir TÜFE yadayoğun vergi bunların başında geliyor.

İkinci olarak tutarlılık;Başbakan külhan beyi,kabadayı ve dinci üçlemesinden hiç şaşmadı.'Ananı da al git' yada 'ulan' kelimeleri belki tepki aldı ama onu sevenlerce bu yapılması gereken en doğru hareket olduğu için seçmenlerini kaybetmedi.Herzaman agresifti,herzaman muhafazakar olarak tutarlılığını devam ettirdi.

Üçüncü olarak,heyecanlar,deneyimler yaşattı.Türk lirasından 6 sıfır atılmasından,At binen ve üstelik düşen bir başbakan olmasına,gergin tartışmalarda argo kullanmasından,hanımının baş örtü kullanmasına yada italyan dostum diyerek Berlisconiyi çağırmasına kadarbirçok farklı deneyim yaşattı .

Dördüncü olarak farklılık gösterdi.Her lider korumasız gezerek halk tipiyim dedi,o yüzlerce korumayla gezerek önemli kişiyim dedi.Her lider fakirim dedi,o zenginim diyerek beni seçerseniz çalmam dedi.Bütün liderler Sezeri destekledi O sezeri karşısına alarak ben ondan daha güçlüyüm dediki gerçekten seçilen atanandan güçlüdür.

Beşinci olarak reklam,tanıtım ve sponsorluk çalışmaları; bütün bu pazarlama faliyetlerini sürdürürken reklam,tanıtım ve sponsorluk faaliyetlerine hiç ara vermedi.Eski firması ÜLKER futbol,basketbol,yüzme,yelken,güreş gibi bir çok spor dalında sponsor olarak onu destekledi.Başbakan Kasımpaşa spora sponsor olarak yada Kemal Unakıtan Eskişehir spora sponsor olarak kendilerini tamamladı.Yaz ayında da olsa,sağlıksızda olsa kömür dağıtarak marka aşkını körükledi yada gazetelere ilan vererek ve yalan haber yaptırarak reklam çalışmalarını sürdürdü.Billboardlarda vardı,Sokaklarda vardı,Gazetelerde vardı,T.V lerde vardı,İnternette vardı.

Aslında pazarlamanın kurallarını harfiyen uygulaya bilen her insan bu başarılara ulaşabilir yani işin siyasetle veya politikayla fazla alakası yok!

En önemlesi NİŞ pazarlama yaparak,varolmayan yada varolsa bile doyuma ulaşmamış bir sektöre yöneldi.Ve bugüne kadar böyle bir ürün bulan her parti seçimleri kazanmıştır.

70-80 lerde yapılan kalkınma Ataklarıyla Süleyman Demirel
80-90 larda Serbest piyasa ekonomisi ve özelleştirmelerle Turgut Özal
90-2000 lerde çaresizliktende olsa gümrük birliği-AB oluşumu ile Mesut Yılmaz-Tansu Çiller
95-2000 arası namuslu akımıyla ve kıbrısın etkisi olarak Bülen Ecevit
2000-2010 Özelleştirme ve Ilımlı din le Recep Tayyip Erdoğan

Yukarda gördüğünüz kişilerin hiç birisi Siyaset yapmadı aslında.Hepsi pazarlama faaliyeti üstlendi ve bunu en iyi Özal ve Erdoğan yaptı.O yüzden dir ki onlar ezici oyla tek başlarına iktidar olabildiler.

Peki şimdi ne olabilir?
Bu hükümet iktidardaki 5 yıl boyunca yine yatırımcılarına kazandırmak için birçok yeri peşkeş çekecek,İhalelere fesat karıştırıcak.(yatırım nekadar büyükse faizi o kadar büyük olur)Bütün bunlar olurken eğer Mustafa Sarıgül CHP nin başına gelirse ve azda olsa halkın tepkisi devam ederse bu sefer de Mustafa Sarıgül patlıyacak.Ve emin olunda çok sağlam pazarlama stratejileri var.

Şimdilik Ürün segmentasyonu
-Yenilikçilik
-Genç Akım
-Atatürkçülük
-Cumhuriyetçilik
-Madurluk

Ambalajıysa
-Delikanlılık
-Yardımseverlilik
-Haksızlığa uğramışlık
-Çözüm üretkenliği
-Gençlik

Tabiki yatırımcılarının adını,tedarikçilerinin adını bilmiyoruz daha.Fakat onunda GS stadındaki proje veya Ayazağaya yapılan metro yada Nişantaşını tekrardan gözde bir mekan yapması gibi farklı heyecanlar yaşattığı bir gerçek.Şişlideki gayri müslim cemaatine ve cem evlerine yaptığı yardımlarla din konusunda herkese eşit.

Yani önümüzde Mustafa Sarıgül patlaması muhtemel.

MHP bu hükümet döneminde yaşayacağı olaylara bağlı olmakla beraber,70 lerden bu yana tam bir love brand olduğu için ve kalıp seçmeni olduğu için gelecek seçimlerde de kuvvetli bir rakip olacağı kesin.Ah bide yenilikçi ve genç bir ambalaj bulsalar ve eskisi gibi biraz daha saldırgan tavır sergileyerek gerilla pazarlama yapsalar oylarını 2 ye katlıyacaklar ama şu an için bu mümkün gözükmüyor.


DSP-ANAP-DP
Maalesef ne bir ürünleri nede bir ambalajları olmadığı için kaybedecekleri yüksek ihtimal.Umarım kandilerine doğrı bir pazarlama stratejisi çizebilirler.

Saadet partisi
O kadar çok isim değiştirdiler ki ne yaparlarsa yapsınlar yeni gelmiyecek tüketiciye.Ayrıca 80 lerine gelmiş 2 ambalajlada zaten yenilikçi olamazlar.Onlarda kepengi kapatabilir.

Önümüzdeki bir diğer NİŞ sektör Kürt sektörü.Fakat pazar payı küçük olduğu için 5 yıl sonra bu partiler en fazla mualefet yapabilirler fakat 10 yılsonrası için gerçekten ciddi bir ürün.Üstelik şimdiden pazar paylarını bölmüş durumdayken iyi bir stratejiyle başarılı olabilirler.Çünkü onlarda farklı ve değişik tatlar tattırıyor tüketicilere.

Genç Parti
Tamamen ölmüş bir marka olmasına rağmen,pazarlama gurusu denilebilecek bir başkan ve 5 yıl sonra kötü tarafları hatırlanmıyacak bir ürünleri var.Tek şanssızlıkları AKP ye zamanında ciddi anlamda saldırarak bütün yatırımcılarını ve likititelerini kaybetmiş olmaları.


PEKİ YA ÜLKE KONULARIMI?

O ULVİ KONULAR 2.İHTİLALDEN SONRA ZATEN DİĞER ÜLKELERE BIRAKILMIŞ DURUMDA.HER KİM GELİRSE GELSİN YAPILACAK ŞEYLER %90 AYNI KALICAK MAALESEF.HEEE SADECE BALI TUTAN DEĞİŞECEĞİ İÇİN PARMAĞI DA YALAYAN DEĞİŞECEK.

Bizler bu ülkede siyaset yapmak için amerikadan icazet almayan başbakan gördüğümüz zaman sa;İŞTE O ZAMAN BİZİDE DEMOKRATİKLEŞTİRMEK İSTEYECEKLER!


Yukarıdaki yazıdan sakın hiçbir partiye sempatizan olduğum anlaşılmasın.Ben oyumu kullanırken herzaman Atatürk cumhuriyetini,türk milletini ve din özgürlüğünü savunacağına ençok inandığım partiye oy verdim.Fakat maalesef şu ana kadar oyverdiğim hiç bir parti iktidar olamadı!

Sizler parmağınızdaki çıkmayan boyaya bakarken şunu unutmayın lütfen.Hayatın her anlamında tüketicisiniz fakat siz nederseniz deyin pazar şartları aşırı derecede değişmez!!!

Tuesday 17 July 2007

Geçer elbet zamanla(!)

Ne komiktir şu söz değilmi?

Geçer elbet zamanla...

Küçükken,daha doğrusu büyümeye yeni başladığım zamanlarda.Annemle çok tartışırdık,büyüme çağındaki her çocuk gibi.Ben ona istemeden baya ağır konuşurdum, daha sonra ise odama girer yere yüz üstü yatar yerleri yumruklardım.Ben bunları nasıl söyledim diye,döverdim yeri,kapıyı.Sinirim biraz durulunca ise yatağıma yatardım ve Biraz zaman geçsin Unutulur,Geçer elbet derdim.Baksanıza bunca yıl olmuş ben hala unutmamışım.Üstelik yaşadığım bazı olayların sonucu tramvatik durumumdan dolayı 12-13 yaşımdan öncesini fazla hatırlama ma rağmen,bu 'ZAMANLA GEÇİCEK' olayları unutmamışım...

Bazen gerçekten geçtiğini zannettiğimiz şeyler hiç olmadık zamanda karşımıza çıkıyor ve yüzümüze bir tokat gibi çapıyor.Kimi zamansa gece uyku tutmadığında anlamsızca sanki bir film seyreder gibi o 'zamanla geçicek' olayı seyrediyoruz.Geçen hafta 2 gece üst üste uyku tutmadı.Kimbilir belki havanın sıcklığından,belkide akşam yemeğini biraz fazla kaçırdığımdan.

Hep böyle gecelerde çıkar zaten geçmişin hesap adisyonu;Neler seyretmedim ki o uykusuz 2 gecede gözlerim kapalı.Eski aşklar,eski dostlar,eski okullar,ortamlar,rally,yelken,bilardo yani anlıycağınız baya bir kalabalıkdı başım.Eskiyi böyle anarken neler çıktı neler karşıma.

İlk aşkım mesela,Allahım nekadar masum nekadar saf bir duyguydu o ilk aşk.Hiç bişey bilmeden etmeden cafelerde buluşmalar.Eve götürüp 2 sokak ötede ayrılmalar.O ilk öpücük.heeyy gidi heyy.Şimdi neyapıyordur acaba? nerelerdedir?

Sonra Lise yıllarım.Hayatımın en güzel 3 yılı ve lise arkadaşlarım.Birçoğuyla koptuk maalesef ve ben bazen onları gerçekten özlüyorum.Mesela uygur u çok özlüyorum.Bazılarıylaysa da hala görüşüyoruz ara ara,kardeşim yarkın yada hande.Yarkınla hiç kopmadık gibi bişi,kah beraber maçlara gidiyoruz,kah oturup 2 çay içip 2 lafın belini kırıyoruz.

Rahmetli Gürol ustam la geçirdiğimiz mangal ziyafetleri.Yine rahmetli teyzem Ayferle yaptığımız saatler süren muhabbetler,Rahmetli ablam!

Uykusuzluk çok acayip şey,uyumaya çalıştıkça uykun kaçıyor.İşte geçen gece İnsomnia nın gözüne gözüne vurmuşken ve bütün bu geçmişi düşünürken fark ettim ki benim rahatlamamı sağlıyan,uyku düzenine geçiren aslında umutlarım.Daha önemlisi yaşamamın tek amacı olan AMAÇLARIM.

Örneğin;kendimi morfinin dümeninde,adalar seyri yaparken,yada yarışta ana yelkeni tutarken hayal ettiğimde mutlu oluyorum.Yada master ımı bititdiğim günü gözümün önüne getirdiğimde içimi acayip bir huzur kapladığımı fark ettim.

Anlamsız bir şekilde 3 gündür üstüste yazı yazıyorum ve sanırım bu sayfa tarafımdan gösterilen en büyük ilgiyi bu hafta gördü.Hala anlamış değilim,ya içimde çok acayip bir yazma isteği var yada yazacak,paylaşacak çok konum var.

Her neyse ne diyorduk?
Zamanla geçer(!)
Maalesef genelde zamanla geçmiyor! Belki biraz unutuluyor yada alışılıyor problemlere fakat asla zamanla geçmiyor.ZAMAN GEÇİYOR AMA ZAMANLA UNUTULMUYOR MAALESEF...
Hayat bazen çok acımasız olabiliyor.Yapılan tercihleri iyi kestiremezseniz eğer,'Kendim Ettim Kendim Buldum' türküsünü söylemekle yetinmiyor birde içinizde taa derin bir yerlerde bunun acısını çook uzun yıllar çekiyorsunuz.Bazen içinizden tükürdüğünüzü yalamak geliyor ama yiğitliğede bok sürdüremiyorsunuz.İnsanlar ne der ne düşünür diye düşünmeden kendinizi alamıyorsunuz.

Tabii yukarda yazdıklarım hep kendine güveni tam olmayan insanların yaşadıkları.Yani hatalı tercih yapmaktan bahset miyorum tabii ki.Fakat madem tercihinizin yanlış olduğunu size acı verdiğini anladınız.O zaman geri adım atmaktan,hatta geldiğiniz yolu tekrar baştan yürümekten çekinmeden,isteklerinizi yapmak için çabalamalısınız.Hayat zaten yanlışlardan çıkardığımız derslerle öğrenilmiyor mu ki sanki.Bu derslerden çıkan sonuçları uygulamaktansa neden geçer diye beklersiniz hiç anlamıyorum!

Herneyse Sanırım 3 günde baya bir gevezelik yaptım.Bundan sonraki yazı nezaman olur nasıl olur yada olurmu onu bile bilmiyorum.Fakat bildiğim tek gerçek var.Hayat 2. bölümü olmayan,kimi zaman dramatik kimi zaman komik,kimi zaman romantik hatta gerilim dolu oynanan doğaçlama bir sinema filmi.Başrolde bizler varız ve senaryoyu bizler yazıyoruz.Tabiki figüranlar yüzünden birçok aksilik yaşanabiliyor ama günün sonunda montajda o problemleri halledicek olan da yine bizleriz...

Hepinizi şimdilik allaha ısmarladım

Monday 16 July 2007

Şansal Ağbim,Huzur İçinde Yat...

Bugüne kadar hiç 1 gün arayla yazı yazmamıştım.Hatta uzun zamandır burayı baya ihmal ediyor yazmak için zaman ayıramıyordum.Eskiden beri takip edenler bilirler,aslında bu blog günlük yazmak amacıyla kurulmamıştı.Bu blog düzene,yaşanan yanlışların doğru gibi gösterilmesine,saçma sapan adetleri afişe etmeyi amaçlayarak kuruldu.Tabi bir çok yazıda eğer satır aralarını okuyabiliyorsanız bunu görmeniz mümkün.Ama çok az yazıda direk olarak bu konularda yazı yazdım.

Bugün yani 17.07.07 tarihinde uzun zamandır tanıdığım,aramızda çok yaş farkı olmasına rağmen dostum olarak nitelendirebileceğim sevgili şansal ağbim bu dünyaya veda etti.Yine beni tanıyanların bileceği gibi ben ölümlere çok ama çok alışığımdır ve beni çok az etkiler.Değişen bişey olmadı aslında.Şansal ağbimin ölüm haberini alınca tabi ki üzüldüm ama beni çokda derinden etkilemedi.Kimbilir belkide bünyem alışmıştır bu tip olaylara yada okadar çok iğrenç olay arasında bukadar doğal ve masum bir hadise sadece mecburiyet kavramını yaşamamı sağlamıştır.

Şansal ağbi hayatta tanıdığım en mutlu insanlardan biriydi.İnanın ben onu hiç üzüntülü görmedim.Onunla ertan ağbinin dükkanının önünde tavlada gazozuna 5 yapışımızdan tutunda ben daha 15 yaşımdayken bilardoda bana yenilmesine kadar(hala hile yaptığımı idda ediyordu!) hep mutlu olarak hatırlıyorum onu.Şansal ağbi gazetecilik okumuş kendi değimiyle 2.5 kuruşa ayaklı gazete satarak işe başlamış.Uzun seneler ilaç propogandistliği yaptıktan sonra burdan da emekli olmuştu.Günlerini ertan ağbinin yanında saat tamiri yaparak,yada komuşularının elektronik aletlerini taamir ederek geçiriyordu.Basit bir hayatı vardı anlıycağınız.Hem okurdu hemde öğrendiklerini anlatırdı.Etrafında mutsuz insan olmasına dayanamaz muhakkak o kişinin keyfini yerine getirirdi.Kah motorsikletiyle kah radyolu(!) bisikletiyle beşiktaşta ordan oraya gezer yardım ederdi dostlarına.Bu basit hayatta 2 kız çocuğu yetiştirdi ve üniversiteye gönderdi.Enteresan olan bana bugüne kadar hiç bir derdinden bahsetmediği.Benimde nasıl olduysa hiç sormak aklıma gelmemiş.Ölmeden 10 gün önce kendini odasına kapamış şansal ağbi.Yanına kimseyi almamış.Zarzor 45 yıllık dostu ertan ağbi içeri girmiş ve doktora götürmek istemiş.Şansal ağbi 'gerek yok ertan,zamanım az bırak rahat ediim demiş'' ama tabiki hastaneyede gitmiş.Hastanede kanı eksik demişler iyi bakın evde die öğütlemişler.Aradan 2 gün sonra ertan ağbiye telefon açmış şansal ağbi;Ertan havalar çok sıcakladı benim zincirlikuyudaki mezarlığı birine verde tarabyadan boğaza karşı bir mezar bulun bana rahat ediim demiş.Yani anlıycağınız ölümüne 7-8 gün kala bile espiriyle,neşeyle mesaj vermiş bizlere.Yarın öğle namazına mütakip barbaros camiinde cenazesi kalkıcak.Eminim ki ağlıyanlar olucak ama şunada eminim ki şansal ağbi bu ağlayanlara bakıp belkide ilk defa bu kadar derinden üzülecek...

Aslında keşke bizde o nun kadar şanslı olsak.Şansal ağbi gibi sadece hayattan zevk alsak.Hiç bir gam,tasa,dert hissettirmesek yakınlarımıza.1 Evi 2 emekli maaşıyla gayet güzel geçindirebilsek.
Dedim ya ölümlere alıştı bu bünya diye.Bu saatten sonra sadece onların yanına gideceğim ana kadar vedalaşmışım gibi hissediyorum artık.Ve biliyorum oralarda bir yerlerde tombikle 1 kez daha gazozuna 5 atmak isteyen bir şansal ağbi var.Biliyorum oralarda bir yerlerde yanındakilere neşe kaynağı olmaya gitmiş ve şimdilik geride kalanlara eywallah demiş bir ŞANSAL VAR...

GÖRÜŞMEK ÜZERE ŞANSAL AĞBİ.BU TOMBİK SENİ ÇOK ÖZLEYECEK...

Sunday 15 July 2007

morfin telaşı

Valla arkadaşlar baya ihmal ediyorum burayı farkındayım.Fakat emin olun boş kalabildiğim her an buraya yazı hazırlamak için bir başlangıç yapıyorum.Bu yazımın başlangıcını cuma günü yaptım mesela ve sonrasıda yazarken gelir inşallah.

14.07.07

Şu anda Hürolların Evindeyim ve balkonda oturmuş,sigaramı içerken adaları seyrediyorum.Dün gecede bu manzarada sigara içmiştimama bu gece farklı.Bugün aramıza yeni katılacak güzel bir kızı ziyarete gittim.Henüz daha 3 günlük ve maalesef doğumunda yanında olamadığım için çok üzgünüm.Bahsettiğim güzellik önümüzdeki aylarda bir problem olmazsa denize inecek olan Morfinn.Beni tanıyanlar bilir; ben cansız olarak düşünülen birçok nesnenin aslında bir karakteri,duyguları veya korkuları olduğunu düşünürüm.O yüzden çoğuyla konuşurum.İşte bu gün Morfinn le ilk tanışmamıza bu duygularla gittim.Fakat şimdilik sadece ''Aguuu'' ''buuu'' gibi kelimeler edebiliyor.Aslında onu ilk kez gördüğümde çok korktum.Korktum çünkü gerçekten beklediğimden Asil ve Güzel gözüküyordu.Üstelik bu zerafetin altında aslında oldukça sportmen bir kız olduğu da belliydi.Kızımın başına ilk geçtiğim de tarifsiz duygularda benim yanımdaydı haliyle.İlk düşündüğüm şey ben bu kızla nasıl başa çıkıcam oldu.Çünkü oldukça performanslı ve temel amacı yarışlara katılması için doğmuş bir tekne.Sadece gezi için yapılan kardeşi dahi oldukça performanslıyken,yurt dışında sadece yarışmak amacıyla gelen kompozit arması,yelkenleri ve fiziğini koruması için geliştirilen 320 kg daha hafif vicuduyla çok ama çok ırtıcı bir kız olucağı şimdiden belli.Beni ikinci korkutan şey ise kızımın boyu.Gerçekten benim için oldukça uzun boylu bir güzel.25ft boyu lafta kısa gibi duruyor ama ona herbakışımda oldukça uzun olduğunu düşünüp ürperiyorum.Hem Morfin hemde benim için en büyük şansımız,şüphesiz kızımızın üreticisi barbarossa yacht ekibi,sahibi Seyfi ağbi ve benim kızıma kavuşmamı ayarlayan Oktay abi.İnsanlar söylerken çok duyuyordum ama fazla inanmıyordum ama inanın bana sanki gerçekten kendi teknelerini inşaa edermiş gibi çalışan bir kadro,bana öz ağbim miş gibi davranan oktay ve seyfi ağbi benim için gerçekten çok önemli.Benim kafamdaki her soru işaretini çözmek için ve benim mutlu olmam için,en önemlisi kızımın mükemmel olması için ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar ne mutluki.Kızımın büstiyeri yani üst güvertesi beyaz olarak dökülmesine karşılık,ben ona açık grinin daha çok yakışacağına inanıyorum ve eğer seyfi-oktay ağbiler de izin verirse bu şekilde olması beni çok mutlu edicek.

Yani dostlar anlıyacağınız bu aralar kızımla uğraşmaktan,onunla giriceğimiz yarışları,gezeceğimiz denizleri hayal etmekten daha önemli bir işim yok.

Dedim ya uzun zaman oldu sizlerle konuşmayalı diye.Bu zaman zarfında neler oldu neler.2 tane yarışta 2 kupa aldık ekip olarak.Gelecek sene morfinde yarışacak kadro belli oldu yani.Kürşat,burak,ata,ben,yeşim,deniz,neco ağbi,engin,mübeyyet,esma kadrodaki aslar ve yedekler.ekibin 6 kişi olduğunu düşünürsek 2 ekip kuvvetinde genç ve dinamik bir ekibimiz oldu.Üstelik herkes kafa dengi ve herkes Morfinin başarısı için elinden geleni yapıyor.

Yarışın olmadığı haftalarda ya canım kızım Es le seyre çıkıyorum yada GS yelken deki arkadaşlarlaoturuyorum.Bu haftanın başka bir özelliği dünya seyehatini tamamlayan hakan güre arkadaşımızı İYK da karşılamamızdı.Hakan 3 yıl önce f10 pontonundan hareket ettiğinde dünya seyehatine tek başına başlamıştı.O günden 3 yıl 2 ay sonra marinaya geri döndüğünde sadece 7 denizi feth etmekle kalmamış güney amerikada tanıştığı genç karısınında gönlünü feth etmişti.Kendilerine sonsuz mutluluk diler pruvalarının neta olmasını gönülden isterim.

Böyle seyehat öykülerini duyunca heleki şahit olunca tabiki benimde kanım kaynıyor.Ancak daha zaman var.Önce belirlediğimiz karıyerin peşinden koşmak lazım illaki.

Sevgili dostlar,okul konusuna gelince önümüzdeki günlerde başlıyacak olan ALES kurslarının heyecanı sardı biryandan.Malumunuz bu sene işletme fakültesi 4. sınıf öğrencisiyim ve yükseklisans yapmaya hak kazanmak için bu kasım ayında sınava giricem.Kursları ağustos gibi başlıyacak ve ben şimdiden iznimi sınav tarihine denk getirdim.Tek temennim ALES den yüksek bir puan alıp istediğim bölümde master ımı yapmak.

Bu haftalık bu kadar derken sizlere son söz olarak Hakan'ı örnek göstermek istiyorum.Hakan isteklerini arzularını tutkularını ertelemedi ve dünya seyehatine çıktı-döndü.Üstelik onun için çoook değerli bir hazineyide yanında getirdi.Sizde istekleriniz için sonuna kadar mücadele edin.

Hepinizin Rüzgarı kolayına, puruvanız neta olsun.