Saturday 26 May 2007

Taze,sona eren hikaye...

Zavallı bir kızın hikayesi bu;

O daha 17 yaşındaydı.Gözlerinin içi pırıl pırıldı ve hayata hep pozitif bakardı.Her genç kız kadar problemi vardı ancak bu problemleri fazla dert etmemeyi bilirdi.Hayatta en önemli şeyin mutluluk olduğunu ve mutlu olmak için yaşamak olduğunu bilirdi.Farklıydı aslında yaşıtlarından,hem görüş,hem tavır hemde istekler bakımından çok farklıydı.İnsanlara değer verirdi,onların mutluluğuyla mutlu olmayı bilirdi.

Beraber çok şey yaşadı erkek arkadaşıyla ,Çok konuştu,çok paylaştı,sevdiler birbirlerini,delice gezdiler,dert ortağı oldular,dost oldular,yandaş oldular hatta ortak oldular.Onunlayken bir bütün gibiydiler.Çocuk onun ne istediğini gözünden anlar ve yapmaya çalışırdı,oda çocuğun ne istediğini söylemeden anlardı.Kimseyle konuşamadığı bir çok şeyi onunla konuştu çocuk çünkü o gerçekten değerliydi.Her kız erkek arkadaşıyla buluşunca cafeye gider di,Çocuk onunla öss ye hazırlanması için ders çalışırdı.Hatta dershanesine gidip hocalarıyla bile konuşmuştu.Büyük hayalleri vardı her lise çağında ki kız gibi.Büyük hayaller ama ufak istekler'i vardı.Belkide güzel olanı buydu...

Sonra o kız,boyundan büyük problemler yaşar oldu.Ailesi ve arkadaşları ona haddinden çok köstek oldu maalesef.Üstelik çocuğun hayatımdaki en kötü dönemlerden birinde bu sorunları yaşamasıysa onun ekstradan şansızlığı olmuştu.

Hayatını başkaları için yaşar oldu o zavallı kız.En başta ailesi için büyük fedakarlıklar yapmak zorunda kaldı.Çocuktan ayrıldı,sırf başkaları istemiyor diye! Etrafındaki insanlar da değişti haliyle,O büyük hayalleri ama küçük istekleri olan kız gitti; Küçücük hayalleri fakat büyük istekleri olan kız geldi ne yazık ki.Yanlız kaldı zavallı kız.Hemde o kadar çok yanlız kaldı ki sanırım bu yanlızlığa ne yazık ki alışacak kadar yanlızdı.Kalabalığa karışim dedi ama sadece zaman geçirebildi boş yere.Dostlarım olsun istedi ama hep menfaat peşinde arkadaşları oldu.Özledi belkide geçmişi ama bunu kendine söyleyebilecek kadar bile cesareti yoktu!

Verilen sözlerin tutulmamasına alışkındı aslında.Sadece eski aşkı verdiği her sözü tutmuştu,çünkü tutabileceği sözleri vermektir adeti.Ama daha kötüsü hala verilen sözlerin hiçbirisinin tutulmamasıydı.Verilen sözler önemlidir aslında,çünkü insan o sözleri hayal ederek yaşar kısa vadede.Fakat maalesef o sözlerin çoğu boş çıktı.İşe girmek istiyordu,her üniversiteli gibi.Fakat maalesef başka bir sorumluluğu vardı ailesine karşı ve evde yiğenine bakmaya başladı sabahtan akşama kadar.Aslında seviyordu,hatta tapıyordu yiğenine ancak acaba gerçekten öncelik O muydu?

Bir süre değişik ortamlarda takıldı.Taksimin barlarına,cafelerine gitti.Eve geç gitmek arkadaşlarıyla geç saatlere kadar ortamda durmak çok hoşuna gidiyordu ancak belki anlamadığı yada geç anlayabildiği herkesin ondan bir çıkar hedeflediği için onunla beraber olduğuydu.En yakın arkadaşı bile kazık atmıştı,hem de hiç beklemediği bir anda.

Uzun süre konuşmasalarda,başka çaresi yoktu zavallı kızın.Çünkü etrafında dostum diyebileceği kimse yoktu!Yakın zaman da yeniden barıştılar,zavallı kız içine sindiremesede.Çevresi iyice değişmişti,tabi ailesininde bunda etkisi çoktu.

Devamlı lüks yaşama isteği,gözü arsızcana yukarlarda olma bensizliği ve arsızlık seviyesinde sosyete düşkünlüğü sonucunda O da bu çembere yavaş yavaş eklenmişti.En acısı aile 1 kişiye muhtaçtı ve o nederse olurdu...

Sonuç olarak belki bu sebeplerden,belkide artık yorulmaktan olsa gerek; zavallı kızda değişti.7-8 değişik sanç rengiyle,fırsat buldukça alışveriş yapmaya,gezip tozmaya başladı.İnsanları önemsemez oldu üstelik! madem kimse onu önemsemiyordu O da takmazdı kimseyi.O kalp kıramayan kız gitti, kendine iyi davrananları bile incilten,bencil,vurdumduymaz bir kız geldi.O sözleri önemseyen kız gitti, bencil bir sözünde durmaz geldi.Yaşamdan keyif alan kız gitti, doğaçlama takılan biri geldi...

Artık gözleri,eskisi gibi ışıl ışıldeğildi zavallı kızın.Yüzündeyse sadece takınmak zorunda kaldığı maske vardı.

Aslında suçlunun,onu bu şekle getirenler olduğu ap açık ortada,sizinde anlıyacağınız gibi.Ancak acaba bu raddeye gelmesinde bu kızın hiç mi suçu olmadı? Hiç mi kabahati yok bu lanet durumdan?

Var elbette,Eğer o kendine güvenseydi,eğer o biraz cesaretli olsaydı ve direnebilseydi.Yada o kadar temiz bir suyken,kirletilmeye karşı gelseydi durum bam başka olurdu elbette.

Nihai ve en kötü durum ise;artık o kızın,kendini bu hallere koyan insanlarla aynı şekilde davranıyor olması.Aynı ukalalıkla insanları yargılayıp,aynı yılan gözlerle haddi olmada hakir görmesi.Onlar gibi insanlardan çok,mevkiye önem vermesi.Onlar gibi 'ye kürküm ye sevdasına düşmesi' ONLAR GİBİ SEVGİYE DEĞER VERMEMESİ!!!

Bu hikaye gecenin 3 buçuğunda kafamdan yarattığım bir hikaye değildir.Bu hikaye uzun zamandır yaşadığım fakat gecenin 2 sinde hayal kırıklığıyla sona erdirdiğim bir hikayedir.

ALLAH BU KIZCAĞIZIN YARDIMCISI OLSUN,ÇÜNKÜ GERÇEKTEN DE ÇOK İHTİYACI VAR...

Friday 25 May 2007

Yaz Başlarken

Evet,2007 yılının yaz mevsimine girmiş bulunuyoruz.Bu yıl herşey çok farklı mı olucak bilemem fakat benim için bazı şeylerin değişik olacağı bir gerçek.Bu yaz bana tatil yok! üstelik geçen yaz her allahın günü sevimli teknemle marmarayı arşınlamama ve sabahtan akşama yan gelip yatmaya alışmış bir orhan olarak sanırım baya zorlanacağım.Ayrıca bu yaz a aşksız giriyorum.Yada en azından şimdilik öyle diyelim(malum nerde,ne olacağı belli değil.Hem aday yok da değil yani :D) herneyse zaten bu kadar saçma yoğunluğun arasında bir de kız arkadaş derdi çekmek pek de çekilir değil yani!

Aslında konumuz da biraz bu, Yabancı bayanlarla,yurdumun bayanları arasında bir muakeyese yaptım haddim olmadan çünkü olması muhtemel bayan adayımız bir yabancı! Benim bundan 6 ay önce çok ama çok bağlandığım bir ilişkim bitti.Gerçekten benim için önemli bir ilişkiydi ve saçma sapan nedenlerle üstelik benim en kötü anlarımdan birinde bitti! Herneyse günümüze gelirsek durum şöyle bir hal alıyor.

Müstakbel bayan ve benim başbaşa ilk oturmamız;
Ne içersin diye soruyor bana,
-Nasıl yani bunu sorması gereken kişi ben değilmiyim?
neyse bakıyorum listeye ve garsonu çağırıyorum.Ben söylüyorum garsona ne içeceğimizi
-Bana teşekkürler çok naziksin diyor.
(haydaaaa benmi naziğim,sipariş verdiğim içinmi ?)

Konuşma sırasında 2-3 kere telefonum çalıyor.Telefonu her kapatmamda açıklama yapıyorum arayan şuydu buydu diye,
-Neden açıklama yapıyorsun gibilerinden bakıyor ve devam ediyor.Neden her defasında kim olduğunu ve hikayelerini anlatıyorsun ki?
-Yani desem ki ben böylesine alıştım,açıklama yapamıycam, en iyisi sadece lafg olsun diye anlatıyorum diyim.Hem böylesi daha iyi miş hesap verme derdi de yok...

Daha sonra hesabı istiyorum.Garson haliyle bana getiriyor hesabı,Kız hemen atlıyor siz Türk erekeklerinin hesap ödemeye can atmanızı anlayamıyorum diyor.

Ben tabi dumur durumdayım nasıl yani senmi vericeksin diyorum gülerek.
-Ne farkedereki diyor.Sonuçta birimizden birisi vericek ve madem ortak oluyoruz o zaman kimin verdiği çok mu önemli diyor.
Eyvah ben ortak olmak istemiyorum bu sadece bir date di diyorum gülerek.
-bana iyi ya işte bugün ortağız diyor.
Allahım bu kız GERÇEKMİ?!!!

Devamı çok önemli değil aslında,önemli olan yabancılar ilişkide birbirlerini kasmıyorlar.Para önemli değil,kıskanma minimum,2 kişiden başkası önemli değil,Yok o görecekmiş yok bu bizi yakalarsa ne olur.Yok dayım neder yada abim istermi derdi yok! sadece beraber güzel vakit geçirmek önemli.

Bizim hatunlar bizleri çok kasıyor sanırsam.Hem işin gücün olsun ister hemde zaman ayırmanı ister.Hem çevren, arkadaşın olsun ister, hemde başka kızlarla konuştunmu sinirden köpürür.Hem sadece erkek arkadaşı olsun ister hemde erkek erkeğe 2 bardak bişey içemene kızar.N e yani napıcaktım,2 duble içmiycektimde emreyle,cemle örgü mü örecektim yani...

Anlıycağınız şu ara benim için ne varsa yabancılarda var.
Mesela yabancı bir kızdan mı hoşlandın?
git konuş açık açık, korkma terslemez,en fazla o senden hoşlanmazsa bye bye der.

Peki ya türk kızla konuşmak öğlemi? kız senden hoşlan sa bile önce itin deliğine sokar seni, vay efendim sen ben le nasıl konuşursun diye.Zaten anlamsız gelen bir diğer gerçekte bu bence.

Nedense bizim kızlarımız,hoşlandıkları,sevdikleri,beyendikleri insanlara kötü davranmayı daha doğru buluyor.Hayır anlamsız yere eziyet çektiriyorlar.Yapılan binbir tafra,gıcıklık,trip yani ne diyim.Çok zor be! gerçekten ilişkide zorlaşıyor,yaşamakta zorlaşıyor hatta nerdeyse boğuluyorum sanıyorsun.

Neyse şimdi bu satırları okuyan bir çok bayan arkadaşım,'ama herkes aynı değil' diyecek.Neden bizide o topluluğa sokuyorsun diyecek falan filan.Ama gerçek şu ki çoğu kabul etmeselerde aynı şeyleri yapıyorlar.

Aslında hayat o kadar kolayki,sadece biziz problemleri dertleri yaratan.Tabiki bu kolay sözümün altında para kazanmanın yada geçinmenin kolaylığından bahsetmiyorum ki bende hakkımı alırken oldukça yoruluyorum.

Benim bahsetmek istediğim, beşeri ilişkiler bakımından hayatı zorlaştıran bizleriz.Bunun en bariz örneği,duygusal ilişkiler.

Valla yazın bir diğer değişikliği,umarım Es'i başkasına vermek olacak.Şu an onu sahiplenmek isteteyen kişilerle anlaşamadık ancak eğer,bizim için uygun bir aday çıkarsa,üzülerek de olsa kendisine vericez kızımızı.

Herneyse dostlar en yakın zamanda görüşmek üzere hoşça kalın.
Ve ne olur,hayatı birbiriniz için çekilmez hale getirmeyin..

Saturday 12 May 2007

SADECE 2 DAMLA(MI)!

Bir göz yaşı oldu beni bu hallere koyan.Tutkuyla bağlandığım koskoca bir ummandan ufacık iki damlaydı kendimi tekrardan unutturan.Koskoca bir hayatın hiçliğiydi belkide,yada bomboş bir hayatın tek anlamlı iki damlası...

Sebebini bilmiyorum açık açık,belkide edilen lafların hesabı, bir daha görüşemeyecek olmanın elveda hatırası,yada kimbilir pişmanım seni unutmadım seni istiyorum, demek isteyipde engellenmenin vicdan yarası, yahut hatta sadece geçmişin izlerinden kurtulmanın 'Z' raporuydu o iki damlanın kaynağı.Sebebi hiç önemli değil aslında,tek farkettiğim o 2 damlacık gözyaşını engelleyebilmek için dünyaları yakabileceğim! O yanakların ıslanmasının hesabını ödeyebilmek için tüm benliğimi verebileceğim.Ben özümde ağlayabilen biri değilimdir aslında.Hatta son 14 yılda ilk defa geçen sene ağlayabildim o da herkesten gizli enfazla 5 dakika sürdü.Kimbilir belkide bir nebze olsa bu sebeptendir dayanamamam.

İpsiz sapsız bir adamım ulan! hayat denilen yalanlar romanında tek dayanağım duygularım,hayallerim di onlar da romanın sayfalarına eklendi!Bu saatten sonra Darda ne yapar?, Ne için yaşar,Kime güvenir,Kim i tekrardan SEVER?!.

Bütün bu hislerimi tek unutturan o iki damla göz yaşı oldu,üstlik arkamı dönüp baktığımda sadece boş kalabalık vardı..Evet gerçekten anlıyorum acıları dindiren,küllendiren şeyler ne yazık ki daha yoğun acılar oluyor ve bu sefer o iki damlaydı hemde en yoğunundan..

Aslında düşününce kızamıyorum o göz yaşlarının sahibine.Bana o kadar yemin ettirsede dayanamıyorum üzülmesine ve biliyorum suçlu ne o,ne de ben.Korkmak her insanın tabiyatında olan birşey,heleki korktuğun sebep çok şeyden daha ağır basıyorsa.Fakat günün sonunda belkide o sebepten daha da ötesini kaybedeceksin.Kendini,kendine olan saygını,kendine olan güvenini ve en önemlisi duygularını bir kenara koyacaksın.

Kalabalık içinde yanlız kalıcaksın her zaman dediğimiz gibi ve belkide en acısı serbestlik içinde esaret çekiceksin!Yanlız kaldığın çook an'ın da aslında yanlız olmadığını,kafanda bir yerlerde hep birinin olduğunu göreceksin ve göğe bakıp KEŞKE diyeceksin en yürekten.

Veya belkide baştada dediğim gibi ben yanlış anlamışımdır,o iki ıslak sızıntıyı.Belkide gerçekten sebepsizdir onlar.Ama öylede olsa biliyorum içlerinde biyerlerdeki o dayanılmaz duyguları.

Biliyorum,büyümek acıtır.Biliyorum sorumluluk el yakar,biliyorum hayat adaletsiz yollarla çevrili ve biliyorum güvensizlik çok yıpratır.Fakat bütün bunların yanında birde cesaretin yoksa yada dayanağın olmazsa bu zorluklar çok ama çok daha fazla yakar insanın canını.İhtiyacın olan anlarda etrafında sadece salt sevgiyi, has dostluğu,sorgusuz dayanağı bulamazsan sırtındaki yük bir kat daha artar maalesef.

Yukarıdaki satırları bir hışımla yazdığımı eminimki siz de anlamışsınızdır.Kimbilir ya ben öyle görmek istediğim için böyle yazdım.yada hakikaten bu kadar vahim bir durum yaşadık.Umarım bu saat ten sonra adım atmak ta gecikilmez.

Bu 5 gün içinde en önemli olay gerçekten o en son 5 dakikaydı.Öyle ki şu an bile gözlerimi kapadığım da o 5 dakikayı yaşıyorum ve bundan NEFRET ediyorum.Geri kalan hep aynı be dostlar.GEÇERKEN UĞRADIM TAVŞAN KARDEŞ durumları söz konusu yani...

3.Sınıfın bitmesine 3 hafta kaldı,inşallah 3 hafta sonra şu sınavları verebilirsek artık 'final count down' başlayacak. iyiden iyiye safsataya düştük zaten.İş güç derken (ki özellikle yaz aylarında bir patlama yaşanıyor),okul du,yarışlardı derken günler su gibi akıp gidiyor.Her geçen gün bir gün daha eskidiğini düşününce aslında kafaya takılan şeylerin aslında ne kadar da önemsiz olduğunu anlayabiliyorsun.O neder?,bu ne düşünür? şöyle yaparsam bunlar mutlu olurmu? bütün bu sorular iyi de yavaş yavaş başkaları için yaşadığının farkına varamazsak sanırım nefes almamızın hiç bir anlamı kalmıyacak.

BİLİYORUM HAYAT ACIMASIZ,ADALETSİZ VE ÇOK YORUYOR.Ama çaresiz değiliz hiç birimiz! cevaplar çok radikal de olsa bizi mutlu edicekse doğru yanıtlar cevap şıklarında.Sadece cesaret edip yanıtlamamızı bekliyor...

Hepinize doğru şıkları seçmeniz için cesaret ve özveri dilerim.Unutmayın emek insani bir sermayedir ve sizde bunu verebilecek güç var...

Monday 7 May 2007

akşamın sıkıntısında yazdım.başlık bulamadım

Bazen insanın geriye dönüp bakmaması gerekiyor sanırım.Özellikle karar verirken geriye dönüp bakmak çok ama çok üzüyor insanı.Kızım Es den maalesef ayılmam gerekiyor.Aslında genelde eşyalar için satmak kelimesi kullanılır ama ben nedense bu kelimeyi Es'e yakıştıramıyorum.Kızım la biz çok şeyler yaşadık, onunla özgürlüğü öğrendim,onunla sevgiyi öğrendim,onunla paylaşmayı öğrendim,onunla çaresiz ken bile ufacık şeylerle avunabilmeyi öğrendim,onunla tek başına konuşmanın bazen 100 lerce kişiyle konuşmaktan bile daha yoğun yaşanabileceğini öğrendim,onunla sevdiğinle beraber bir şey yaratmanın nekadar tarif edilmez duygusunu öğrendim,onunla çok ama çookk şey yaşadım...

Kızımı kendine iyi bakabilecek birine emanet etmem gerekiyor maalesef.Umarım bu şanslı kişi gerçekten Es kızımın değerini bilir ve benim yaşadığım bu tarifi mümkün olmayan duyguları yaşayabilir.

Bu haftanın en önemli konusu tabiki bu kararı almam ama başka mevzularda yok değil.

Geçen hafta msn adresim,sanal alemde hacker denilen,gerçek hayattaki adını ise buraya yazmamın uygun olmadığı bir nevi canlı olduğunu tahmin ettiğim bir şahıs tarafından ele geçirildi.

Bu bayan arkadaş(daha sonra kendisiyle görüşebildik bir arkadaşımın msn i sayesinde) sözde benden bir şekilde zarar gördüğünü ifade eden,ve fakat aynı zamanda benim listemdeki birçok kişiye direk zarar vermeyi amaçlayan, ne adını nede beni nerden tanıdığını sölemeye cesareti olmayan biri.Kimisine saçma sapan mail yollamış,kimisinden adıma kontür istemiş,kimisine aşkını ilan etmiş,bazısına beni nerden tanıdığını sorup peşimi bırakması için tehdit etmiş.Yani anlıyacağınız insani vasıflara sığmayacak bütün hareketleri bir bir yapmış.Ben tabi bir şekilde adresimi geri aldım ve benim adıma yapılan bütün bu kanı bozuk hareketler için özür diledim.

Efendim başka bir gelişmede annemin,almanyadan beri dost olan arkadaşlarının Türkiye ye gelmesiydi.Walter ve Brigitte uzun zaman sonra tekrar ülkemize gelerek bizleri çok mutlu ettiler ancak sanırım biz onları eskisi kadar mutlu edemedik.Walter ağzı açık bir şekilde İstanbulun ne kadar büyüdüğünü ve İstanbulda yaşanan trafik sorununun ne kadar bunaltıcı olduğunda yakındı.Ayrıca sokakların ne kadar çok mutsuz insanla dolduğunun 3 yıl önce geldiklerinde bukadar mutsuz insanı bir arada görmediklerini ve bunun sebebini defalarca sordu.
Şöylr bir düşündümde,taa Almanyada gelen bir misafir bile bu kadar net bir şekilde durumun

vahim olduğunun kararını verebiliyorsa bizler nasıl bunu göremiyoruz? hergeçen gün yozlaşan insani ilişkilerimiz,duygularımızı saklama çabamız,dost olmanın enayi olarak ifade edilmesi,sevginin aşkın paraya dayatılması,karıyer zorlaması yüzünden segmente edilmiş hayatlarımız,bir tarafta aç zavallı insanlar yaşarken diğer tarafta trilyonların havaya eğlence adıyla saçılması,dolandırıcıya beyefendi adam gibi adama zavallı denmesi...

Bize neler oldu böyle? kim bizi bu hale getirdi? neden bu kadar canavarlaştık?
Bu soruların cevabını vermek için biraz daha süre tanıyın lütfen bana,belki diğer yazımda bir kısmını kendimce çözebilirim fakat şu an inanın düşünecek kapasite bende mevcut değil maalesef.Hoş olsada pek bir işe yaramaz ama neyse.

geçen yazı da çok tanınan bir usta şairimizin pek bilinmeyen bir şiirini eklemiştim.gelen tepkilerden gördüm ki bu sayfada şiir paylaşılması şart.en azından 2-3 yazıda bir buraya eklemem gerekiyor.

Hazır yeri gelmişken bu yazıda da büyük usta necati cumalıdan bir şiir paylaşmalıyım,üstelik madem bu kadar İstanbulun,bizlerin değişmesinden konuştuk,bunula ilgili bir şey eklemeliyim.
buyrun bakalım beğenecekmisiniz?

İSTANBULUN SERSERİ ÇOCUKLARI

İstanbul'un serseri çocukları
Birde bu köylerden gelenler
İstanbul'lu hanımlar beylere tasa

Üzülmeyin hanımlar beyler
Cami avlularının güvercinleri
Boğaz sularında yosunlar midyeler
Nasıl uçuyor tutunuyorsa
Sur diplerinin gözü pek ayrık otları
Düz duvara sarılan o bıçkın sarmaşıklar da
Boy atacak yeşerecekler nasıl olsa

İtile kakıla İstanbul sokaklarında
O köylüler öğrenecekler yürümesini
Bir gün gelecek onlar anlatacakalar
İstanbulu'un en doğru en güzel hikayesini

1965

Bu bir gün nezaman gelecek bilemiyorum ama ustanın bu şiirinin üzerinden 40 yıl geçmesine rağmen maalesef hala gelen giden yok...Sanırım uzunca bir sürede olamayacak!

Şimdilik sevgiyle kalın