Saturday 18 August 2007

Rüzgar ve beklenmeyen misafir


Biranda yatağından fırladığında saat çoktan gece yarısını geçmişti.Kendine gelmeye çalışırken vicudunun her yerinin terden sırlsıklam olduğunu fark etmesi uzun sürmedi.Ne fena bir kabus du diye geçirdi içinden.Aslında çok uzun zamandır bu ve buna benzer kabusları görüyordu.Hergece yatağından sıçrayarak uyanmak ve en kötüsü uyumak üzereyken ya yine kabus görürsem diye düşünmek canına tak etmişti artık.Bir bardak su içmeye mutfağa gittiğinde çoktan sigarasını da yakmıştı.Geri geldiğinde penceresini açıp dışarıyı seyretmeye başladı.Aslında seyredecek fazla bişi yoktu.Daha çok gecenin sessizliğini dinliyordu.Gecenin sessizliği! Yaşadığı koskoca şehrin pislik yuvası sokaklarının,keşkemeş içindeki semtlerinin, yoksulluk,hayalkırıklığı,telaş,üzüntü ve öfke içindeki insanlarının seslerini duymadıkça,kornaların haykırışlarını işitmedikçe huzur buluyordu.Enteresan bir şekilde saka olduğunu düşündüğü bir kuşun sevdiği şarkıyı anımsatan ötüşü dikkatini çekti.Alla allah dedi içinden,buralarda kuş ötermiydi hiç(!)Aslında yaşadığı kent e aşıkdı fakat neyazıkki gün içinde onun hep kötü yanları öne çıkıyordu.Oysa gece öylemiydi? geceleyin o nalet kent gidiyor yerine dünyanın en güzel,en masum ve en saf kent i geliyordu sanki.Zaten aradığı herşey onda mevcuttu.Deniz'ine doyamıyor,ormanından kopamıyordu.Sonra birden aklına rüzgar geldi.Baya zaman olmuştu O kudretli dostuyla konuşmayalı.Gelicem merak etme demişti ama heralde baya işi vardı ki bayadır uğrayamıyordu.Bir an içinden acaba çağırsam gelirmi diye düşündü ve denemeye karar verdi.Hem sanki denemek ten ne çıkardı ki?Rüzgar! diye bağırdı pencereden.Ses çıkmayınca bu defa daha yüksek bir sesle RÜZGAR diye bağırdı.Fakat yine ses gelmeyince bu sefer uzatarak ve yüksek sesli olarak RÜÜZZGAARRRRR diye seslendi.

Aradan çok kısa bir zaman geçmiştiki.-Efendim küçük dostum diye bir karşılık aldı sesine.

-En sonunda gelebildin.Ne zamandır seni bekliyordum.Tamam eminim çok işin vardı ama keşke bir haber verseydin dedi çocuk.

-Mesaj yazmak istedim ama kontürüm yoktu diye cevap verdi rüzgar alaycı bir dille.ve devam etti.-Buyur genç dostum canını sıkan birşey mi oldu yada bir problemin mi var?

-Çocuk,kısık bir sesle evet var aslında,hergece benzer kabuslar görüyorum devamlı,üstelik bunlar giderek artıyor.Hatta bazen 1 gecede 2-3 kabus gördüğüm bile oluyor.Artık içimden uyumak gelmiyor diye cevap verdi.

-Rüzgar gülerek, kabus siz insanların çok değerli bir yeteneği alında dedi.-Yetenek mi(?) dedi çocuk şaşırarak.Nasıl bir yetenek insanı bu kadar huzursuz edebilirki!

-Bak çocuk,siz insanlar yüce yaratanın verdiği kudretle yatarken bile,tehlikelere karşı önlem alıyorsunuz beyninizle.Aslında her kabus birer antreman.Başınıza gelebilecek olayları önceden yaşayarak önlem alıyor,hazırlıklı oluyorsunuz.Buda sizi herzaman güçlü kılar.Mesela sen denizcisin.Boğulmak,fırtınada çaresiz kalmak senin en büyük kabusundur heralde.Dedi rüzgar.Çocuk ağzında kelimeleri yuvarlayarak,öyle fakat bu kabus olayı çok tatsız.Hem ayrıca söylemeye utanıyorum ama ben artık kabus görmekten korkuyorum dedi.

-Rüzgar yumuşak bir dille.Filozofun dediği gibi hayatta en cesur kişi,korkusunu en az belli eden kişidir dedi.Bak doztum herkes korkar,hatta en cesur sanılan herkül bile korkuyordu.Üstelik babası zeus dan korkuyordu.Fakat o kadar cesur du ki bu korkusunu babası dahil kimseye hissettirmez di.Bir tek benle konuşurken itiraf ederdi korktuğunu.

-Ne yani sen herkülle muhabbet mi ediyordun diye sordu çocuk.

-Elbette konuşuyordum.Posedion ve Zeusdan çok şikayetçiydi herkül onların insanlara gereksiz zulümler vermesine ve kendi egoları için kurban beklemelerinden nefret ediyordu.Fakat aynı zamanda isteseler kendini un ufak edebileceklerini de biliyordu.O yüzden çok korkar ama korkusunu belli etmezdi.

-O zamanlarda gerçekten o kadar çok tanrı varmıydı rüzgar? diye sordu çocuk

-Bak dostum,insan neye inanırsa o vardır.Sizin beyin gücünüz o kadar kuvvetli ki vicudunuza hükmederek kendinizi iyileştirebiliyorsunuz yada bir kısmınız sadece beyin gücüyle eşyalara hükmediyor.Kendini asla küçük görme bu konuda.O yüzden o dönemde insanlar bir sürü tanrı yarattılar ve daha sonra bu tanrılar gerçek oldu.

-Çocuk;aslında rüyalarımda hep benim yüzümden başkaları zarar görüyor ve ben sonu gelmeyen bir kuyuya düşmeye başlıyorum.Yoksa sence bu kabusda mı gerçek olur?

Rüzgar once biraz sessiz kaldıktan sonar cevap Verdi.

-Bence siz insanların yapması gereken sadece pozitif düşünmektir.Tamam sakın polyanacılık oynamayın,ama gelecekteki olaylara karşı haddinden fazla çelişkili ve olumsuz düşünürseniz emin ol gerçekten kötü birşeyler olur.Sana gelince sen akıllı birisin,bu rüyaları aslında senin bilinç altından dolayı gördüğünü idrak etmelisin.Sakın haa rüyaların çıkacak diye düşünme fakat benim için önemli olan kimin senin yüzünden zarar gördüğüdür?

-Aslında değişik değişik kişilere zarar verdiğimi görüyorum rüyalarımda.Kimi zaman ailemden birileri,kimi zaman arkadaşlarım.Bazen eskilerden çok önemli olan biri bazen se SU.

Rüzgar

-Hımm bu eskilerden olan kişiyi tahmin edebiliyorum.Fakat unutma O asıl kendi kendine zarar Verdi.Senin ona sunduğun sevgiyi,içtenliği elinin tersiyle iterek aslında buna değmeyeceğinide gösterdi!Bu saatten sonar senin one pek bir zararın olmaz.Zaten bildiğim kadarıyla bugüne kadarda pek bir zarar vermedin ona.Aslına bakarsan siz insanların bir diğer mecburiyetide yanlız yaşayamıyor olmanız.Bu kimi zaman çok iyi birşey ama O eskilerden dediğin kişinin yaşadığı gibi durumlarda çok ama çok zor birşey.Düşünsene sadece beraber yaşamak zorunda olduğu insanlar yüzünden hayatını değiştirdi.Ve en önemlisi bunu yaparken seninde hayatını değiştirdi.

-Doğru söylüyorsun ama yinede çekiniyorum.Tamam belki o kız’a zararım olmaz zaten dediğin gibi onun bana büyük zararları oldu,fakat ya SU?!

-Bak çocuk,SU gördüğüm kadarıyla gayet akıllı bir kız.Fakat çok zorluklar çekmiş bugüne kadar.Ancak son 2 haftadır gözlemlediğim kadarıyla baya bir düzeltmeye başladı hayatını.En önemlisi senin desteğinle yeniden şekillendirmeye çalışıyor yaşamını.Yeni bir iş bulması,okumaya karar vermesi,yabancı dil öğrenmeyi istemesi.Bunların hepsi senin desteğinle onun verdiği kararlar.Sen şu ana kadar ona o kadar çok yardımcı oldun ki.Kendini ona zarar verecekmiş gibi hissetmen çok saçma.

Çocuk rüzgara döner ve ürkek bir ses tonuyla

-Rüzgar,ben gerçekten aşık değilim Su’ya fakat onu çok seviyorum.Su benim için değerli bir arkadaş fakat bunu ona söylemektende çekiniyorum.Çünkü sanırım bana farklı şeyler hissediyor.

-Ahh siz insanlar,sizzler neden ya aşık yada arkadaş olduğunuzu varsayarsınız ki?
Bence sen bu Su’yla arkadaş olduğun için mutlu olmalısın ve onun seni sevgili gibi görmesinden dahada mutlu olmalısın.Aşk çok zor anlaşılır dostum ve ben aşık değilim demeden once iyi düşünmelisin.Arkadaşım diyorsun ama zaten arkadaş olmadan nasıl aşık olabilirsin ki?

Konuşma uzayıp giderken değişik bir his kaplamıştı çocuğun içini.Rüzgara dönerek.

-Farkındamısın sanki biri bizi dinliyor yada gizlice izliyor dedi.

-Rüzgar sessiz ol,şimdi anlarız dedi ve

Bira anda çok kuvvetli bir fırtına koptu.O kadar kuvvetliydiki odanın içi dışardan gelen ağaç yapraklarıyla dolmuştu ve o anda yaprakların kapladığı bir bayan vicudu ortaya çıktı.

-sen kimsin çabuk söyle.Dedi çocuk.

Rüzgar çocuğa dönerek.

-Evet cesur dostum Diana’ala tanış.Doğa verim ve ay tanrıçası Diana! Diye kükredi.

-Çocuk şaşkın bir şekilde.Nasıl yani hani biz insanlar inanmadıkları şeyler gerçek olmuyordu.Ben tek bir tanrıya inanırım ve buda Diana değil dedi.

O zamana kadar konuşmayan Diana,Tek bir tanrıya inanıyorsun.Peki ama BU TANRININ KİM OLDUĞUNU BİLİYORMUSUN? YADA BEN OLMADIĞIMI NERDEN BİLİYORSUN.Diye sordu tiz bir çığlıkla

Rüzgar
-Diana sen,yıllardır tanrıça değilsin.İnsanların seni tanıdığı yıllar çok geride kaldı.Sen sadece yüce yaratanın parçalarından birisin.Neden bunu Kabul etmiyorsun dedi.

Diana rüzgara dönerek

-Şuna bak,insanların göremediği bir esinti bana cevap veriyor.Ben doğa tanrıçasıyım.Ben verim tanrıçasıyım.Ben olmasam insanlar,hayvanlar yada RÜZGAR siz hiçbirşeysiniz diye cevap verdi.

Rüzgar

-Şimdi görürsün diyerek.O deminden beri sürdürdüğü esintiye son Verdi.Yapraklar dökülürken Diana artık görünmüyordu.

ve

-Hadi bakalım şimdi görün insanlara dedi.Kızgın bir tavırla

Dianadan geldiği anlaşılan ses şöyle diyordu.
-Beni görmesine gerek yok bu çocuğun.O beni hissedebiliyor.

Çocuk bağırarak

-yeter artık dedi.Kavga etmeyi kesin.Rüzgar benim dostum onunla böyle konuşma.Deminden beri bizi neden gizlice izledin ve neden buradasın?Diye sordu.

Diana

-Uzun zamandır bir tanrıyla konuşabilen bir insan görmemiştim.Zaten siz insanlar sadece yalvarmak için yaratana sığınıyorsunuz.Oysa senin bir tanrıyla konuştuğunu,dertleştiğini duyunca doğru mu diye merak ettim ve buraya geldim.Bak çocuk ben iyi bir tanrıçayım ve inan bana bu yaşlı tanrı kadar sana yardım edebilirim dedi.

-Ne tanrısı,ben tanrıyla falan konuşmadım ben sadece rüzgarla konuştum dedi çocuk.Ve rüzgara dönerek ona tanrı olmadığını söyle diye bağırdı.

Rüzgar sessiz bir şekilde

-Aslında ben tanrıydım fakat sizlerin bize inancı bitince bizlerin tanrılığı da bitti dedi.

Evet Eolos sonunda itiraf edebildin dedi Diana.

-Çocuk, eolos mu senin gerçek adın eolos mu diye sordu?

Rüzgar çocuğa dönerek.

-Bak küçük dostum.Siz insanlar bizlere birçok isim taktınız.Kiminiz rüzgar dedi,kiminiz eolos ama önemli olan benim kim olarak hissettiğim.Ben artık tanrı gibi hissetmiyorum kendimi çünkü sizler benden çok daha yüce bir yaratan a inanıyorsunuz onun yanında zeus bile çok güçsüzken ben sadece rüzgar olabilirim.Diana da sadece doğa olabilir dedi.

Diana araya girerek.

-Aslında Eolos haklı,sizler bizi var ederken bizlere çok büyük güçler verdiniz.Ama yok ederkende hepimize verdiğiniz güçleri tanımadığınız tek bir tanrıya verdiniz.Bukadar güce sahip bir tanrıyla bizler başa çıkamayız.O yüzden belki benimde kabullenmem gerek ki bizler daha fazla tanrı değiliz dedi.

Çocuk kızgın bir şekilde.

-Lütfen gidin artık.Kafam allak bullak oldu.Sizlerin söyledikleri yüzünden ne düşüneceğimi bilmiyorum.Artık yalnız kalamaya ihtiyacım var dedi ve kendisine baktığını hissettiği rüzgara.Lütfen sen de git rüzgar,yada eolos.Keşke her şeyi baştan anlatsaydın.Bu kadar çok sırrı olan bir dost olmayı nasıl başardın! Lüten git dedi.

Odadan önce Diana çıktı ve hükmettiği ay birden hiç olmadığı kadar parlak yaptı odayı. Daha sonraysa tatlı bir meltemle rüzgar terk etti.

Çocuk tek başına kaldığına emin olunca,yukarı baktı ve sanırım iyice deliriyorum.Önce rüzgar şimdiyse Diana.Benim acilen bir psikologa gitmem lazım diye düşündü.Aslında söyledikleri saçma değil fakat madem biz insanlar onlara inanmayı bırakınca tanrısal güçlerini kaybettiler.Şimdi nasıl var olabiliyorlar diye de düşünmeden edemedi.Yatağına yattığında kafasında binbir türlü soru vardı.Rüzgar gerçekten dostmuydu? Diana da nerden çıkmıştı böyle? Bundan sonra neler olacaktı ve en önemlisi bu yaşadıkları sadece aklının ona oynadığı kötü bir oyun muydu?

Thursday 9 August 2007

Rüzgarla sohbet

Günler rüzgarı beklemekle geçmişti.Çocuk her akşam,gece hatta bazen şafak vaktine kadar odasında rüzgarın gelmesini bekliyor,duyduğu en ufak çıtırtıda onun geldiğini sanıp cama bakıyordu.Beklerken de düşünüyordu rüzgarın söylediklerini; gerçekten bu hayatta nekadarcık tecrübesi vardı ki yaşadıklarını bukadar kolay yargılıyordu.Sonra ne demişti rüzgar? 'tanrı sizlerin sadece kendisini kötü günlerinizde anmanızdan bıktı!!' hakikaten artık eskisi gibi'çok şükür'diyen insan sayısı azalmıştı.Aslında pekde az şey yaşamamıştı çocuk düşündükçe.Çok ufak yaşta ölümlerle,ayrılıklarla,aldatılmayla,yalanla tanışmıştı! Ölümler;katlanılmak zorunda kalınan ani ve acımasız ayrılıklar! Ölen kişinin ne hissettiği bilinmesede arkasında bıraktıkları ya birdaha göremeyecek olmanın bencilliğiyle yada ölümü kötü bir şey farzetmenin cahilliğiyle genelde gözyaşı döküyorlar diye düşündü çocuk.İçtiği sigaranın üstünde bile koskoca yazmışlardı SİGARA İÇMEK ÖLDÜRÜR,ee yani? tamam sigara içmek öldürür ama sonra ne olur?

Düşünme artık bunları,düşündükçe sorguluyorsun sorguladıkça,çıkmaza sürükleniyorsun dedi çocuk kendi kendine.Bu gece yıldızlar nekadar parlak diye içinden geçirdi.Bir yerde okumuştu en yakın yıldıza ulaşmanın milyonlarca yıl süreceğini.Peki ama okadar uzakda parlayan bir şey insana nasıl bu kadar çekici gelebiliyordu? etrafımızda o kadar yakın yıldızlar varken biz neden hep uzaktakilere ulaşmak için uğraşıyorduk? Mesela bu hafta tanıştığı O kömür karası saçlı kız.Adı neydi onun? evet Su.Ne kadar güzel bir ismi vardı kızın.Aslında sadece ismi değil kalbide,kendi de çok güzeldi kızın.Fakat yanlış olan bir şeyler vardı kızda! Uzun uzun konuştuktan sonra ciddi psikolojik rahatsızlıkları olduğunu anladı ama onu hiç yadırgamamıştı çocuk.Çok yanlız bir kızdı Su! bu hayatta hep itilmişti,hep yalanlar söylenmişti ona.Aslında korkuyordu çocuk suyla ilgilenirken.Ya yanlışlıkla o da üzerse Su yu? Ailesi dahil çok kişi anlamıyordu Su yu.Bir konuşmaları sırasında geçmişinden bahsetmişti Su çocuğa.Eski erkek arkadaşının ona yaşattığı kötü olaylardan,hatta hala yaşadıklarının etkisinde kaldığı için onun gittiği mekanların yakınına gidemiyordu.Bir insan böyle bir kıza neden bu kadar kötü davranırdı? neden zulüm çektirirdi anlayamıyordu çocuk.

Özellikle bayanların şiddet görmesine dayanamayan biri olarak,heleki bu kadar saf ve temiz bir kıza yapılan bu haksızlıklara isyan ediyordu.Su'nun tek derdi O adi eski aşkıda değildi aslında.Anlayışsız ve Şiddet yanlısı bir ailesi vardı.Ne dışarı çıkmasına nede başkalarıyla konuşmasına izin vermiyorlardı.Çok şükür ailemden yana bir sıkıntı çekmedim şu ana kadar diye düşündü çocuk.Verdiği bütün kararlarda arkasında durmuştu ailesi çocuğun,hatta bazen yaptığı hatalarda dahi ailesi yanındaydı.Ama Su'nun ailesine heleki abisini baktığında görüyordu ki gerçekten mutsuzluk ailede başlıyordu.Şu insanlar yasaklayarak,sıkarak tutsak ederek ellerine birşey geçmeyeceğini nezaman anlıyacak diye düşündü çocuk.Yasaklar istek doğurur oysa ki.Elma yasaklanmasaydı yenirmiydi acaba diye düşündü? yada sigara yasak olmasaydı,başlama yaşı bukadar erken olurmuydu? Sigara demişken yine çok içmeye başlamıştı çocuk sigarayı.Ama rüzgarla tanıştığı gündeki gibi bir ağırlık yoktu göğsünde.Demekki sigaranın suçu yokmuş diye düşündü.Sigara bütün hastalıkların kaynağı olabilir ama psikolojik çökmenin sebebi olmadığına eminim diye düşündü.Psikolojik sorunlar fizyolojik olanlardan daha çok etkiliyor aslında insanı.Mesela Su, şuan kimseye güvenemiyor,kimseyle konuşamıyor hatta kendine bile güvenemiyor oysa ki nekadar harika bir kız! Üstelik daha 22 yaşında.Hayatnın en güzel yıllarında ona bukadar travmatik acılar yaşatan kişilere nalet olsun!Yanlızlık insanı yiyip bitiriyor diye düşündü çocuk.Tamam belki ailesi kalabalık yada arkadaşları var ama eğer söylediklerin anlaşılmıyorsa,duyguların yok sayılıyorsa yada en önemlisi sen yok sayılıyorsan nasıl yanlız olmazsın ki? yanında destek olucak biri yoksa bütün bu acımasız dünyaya nasıl katlanabilirsin ki? Fakat ne demişti rüzgar? '7 denizden 2 sini görmüşken,bütün hepsine nasıl aşık olabilirsin ki' evet aslında çok doğru bir sözdü bu, yaşamadığın güzellikleri bilemezsin hatta onları göremezsin bile.Ve en önemlisi yaşamadığın acıları anlayamazsın da aynı zamanda.İnsan hep en kötüsünün başına geldiğini düşünür ama aslında çok ama çok daha kötüleri onun karşısına çıkmak için sıradadır.

Bugünde gelmiyecek dedi çocuk,biraz kızgın bir ifadeyle.Aslında belkide rüzgar diye biri yoktur,ben o akşam çok üzgündüm ve nasıl uyuşturucular halisilasyon görmeye sebep oluyorsa vicudumun salgıladığı hormonlarda o gece halisilasyon gösterdi diye de bir cevap verdi bu sorusuna.

-YOK CANIM NE HALÜSÜLASYONU!!

Çocuk cama dönerek rüzgar senmisin? diye seslendi.

-Tabiki benim,Peter Pan olucak halim yok ya!

-Neden bukadar uzun sürdü dönmen? neden kaç zamandır gelmedin?

-Bak çocuk,tamam senle konuşmak güzel,sana yardım etmekte hoşuma gidiyor ama unutma ben rüzgarım tek işim senle konuşmak değil.Hem ben kafama eser kuzeye giderim,canım ister güneye üflerim.RÜZGARIM BEN!

-Ama sen yokken hep seni bekledim ben,Senle konuşacak okadar çok şeyim vardı ki.Ama olsun şu an burdasın ya o da yeter.

-Anlat bakalım neymiş konuşacakların?! diye gürledi rüzgar

Çocuk elindeki çakmağı göstererek

-Önce izin verde lütfen sigaramı yakim,sen estikçe çakmak yanmıyor dedi.

ve sigarasını yaktıkatan sonra devam etti;

-Senin söyledikleri düşündüm bütün hafta,gerçekten sen haklısın,daha çok az şey yaşamışken peşin karar verdim.Aslında okadar çok liman var ki sığınacak hangisinin en iyisi yada en kötüsü olduğunu bilemiyorum.

-NE LİMANI,sen denizcisin, sen sığınmazsın limana.Benimle baş etmeyi,bana ayak uydurmayı bilmelisin.Hatırlıyormusun denize ilk çıktığın günlerde bir fırtına çıkmıştı

-Evet dedi çocuk heyecanla ve devam etti,yer gök bir olmuştu,hem yağmur vardı hemde deli gibi rüzgar esiyordu.Ufacık kayığım fındık kabuğu gibi dalgalara girip çıkıyordu ve ben denizde tek başınaydım.

-Evet işte o havayı ben özellikle çıkardım.Sen gerçekten beni tanı diye o kadar sert estim.Fakat orda,senin bana nekadar saygı gösterdiğini görünce ve beni alt etme çabanı yaşadıkça senin gerçek bir denizci olduğunu anladım.Biliyormusun o kadar sert rüzgarda bana küfür etmeyen bir tek sen vardın denizde! Çünkü sen benim görevimin esmek olduğunu ve bunu yaparken sizlere eziyet vermek için değil mecbur olduğum için yaptığımı biliyordun!

-Evet ama sonuçta o sert havada birçok kişi zarar gördü.Sen bunların sorumluluğunu alırken nasıl rahat ediyorsun?

-Onlarda benim şaka olmadığımı anlasın!! senindavrandığın gibi bana saygıyla davransın! ben tedbirini alan,benimle yaşamayı öğrenen,akıllı davranan kimseye zarar vermem.Ama onlar benle dalga geçerse,kendilerini ellerindeki paraya güvenerek en güçlü sanarlarsa daha çoook zarar görürler!Her neyse şunu söylemek istiyorum,hayatta kendinden başka hiç kimseye sığınamazsın! Elnino dediğiniz kasırgada yada Marry kasırgasında sığındığınız limanlardaki yüzlerce tekneyi evlerinizin çatısına fırlattım bunu daha anlayamadınızmı?

-Peki ama senin şerrinden kurtulmak için ne yapmalıyız? tabiki bir limana sığınacağız. dedi çocuk çaresizce

-Bak küçüğüm,Tabiki sizede hak veriyorum can korkusuyla,ordan oraya koşturuyorsunuz.Ama neden ölmekten bukadar çok korkuyorsunuz onu anlayamıyorum.Aslında ölümsüz olmaktan korkmanız lazımken yüce yaratanın size sunduğu bu lutfu neden beyenmemek gibi bir saygısızlık yapıyorsunuz?

-Nasıl yani,ölüm bir lütuf mu sence diye sordu çocuk şaşırarak?

-Tabiki bir lÜtuf genç dostum,düşünsene ben milyonlarca yıldır dünyadayım.Hatta dünya benle kuruldu.Benim taşıdığım oksijenle hayat buldunuz,benim rüzgarımla çiçekler büyüdü,kuşlar benim nefesimle göç etti ve siz denizciler benim rüzgarımla yol aldınız.Kapadokya dediğiniz yerin mimarı benim.Yada piramitlerinize ben şekil verdim.Ama bütün bunları yaşarken bu dünyanın yavaş yavaş ölmesine de tanık oldum.O kadar mani olmak istememe rağmen hiroşimaya attığınız atom bombasının asit yağmurlarını taşıdım km lerce uzağa.Fırtınalar,tayfunlar yarattım sizin dünyayı ısıtmanız yüzünden ve en kötüsü essemde sitem gördüm sizden esmesemde lanet ettiniz bana.Bukadar iyiliklere vesile olmuşken sadece kötülüklerim anlatıldı hep sizler arasında.Oysa ki sizler gibi ölümlü olsaydım sadece güzel anılarım kalırdı arkamda.Sizler şanslısınız çünkü öldüğünüzde bir bakıma affediliyorsunuz.Oysa ben istemeyerekde olsa yaptığım herşeyin suçunu çekiyorum.HEMDE SONSUZA DEK!

-Hiç bu şekilde düşünmemiştim. dedi çocuk

-Hayatta hep farklı yönlerden de düşünmelisin.

-Rüzgar aslında bu hafta bir kızla tanışdım dedi çocuk.

-Ee,nasıl sana dediğim gibi hep başka denizler varmış tanıyacak değilmi? dedi rüzgar alaycı bi ifadeyle

Çocuk biraz kızgın biraz da mahçup bir şekilde.
-HAYIR,aşık falan değilim sadece arkadaşım o benim. dedi

-Siz insanlara şaşırmamak imkansız,bir insan aşık olduğu kişiyle arkadaş olamazmış gibi davranıyorsunuz dedi.Tamam aşık değilim dersin anlarım ama nedemek aşık değilim arkadaşım! Aşk zaten en yüce arkadaşlık değilmidir çocuk?

-Ya doğru söylüyosunda,alışmış işte dilim.
Dedi çocuk utanarak.

-Neyse anlat bakalım kim miş bu kız?

Çocuk;

-Kızın adı Su.Aslında çok yaralı bir kalbi var ama bir okadar da saf ve temiz.Çok büyük acılar yaşamış gencecik yaşında ve maalesef aileside hiç destek olmamış ona.Aksine bazen ailesi yaşatmış bu acıları.Kimseye güvenmiyor şu an ve maalesef hayata pek umutla baktığıda söylenemez.Ama aslında okadar güzel ve tatlı bir kızki hayatta bütün güzellikleri hak ediyor.

dedi ve sustu,usulca

-Üzüldüm kızcağız için şimdi.İsmi çok güzelmiş.Benim en sevdiğim ortaklarımdan birinin ismini vermişler kıza.Aslında sizlerin işi hiç kolay değil.Kendi tercihiniz olmayan ailenizle yaşıyor ve onların öğrettikleri gibi hayata bakmak zorunda kalıyorsunuz.Nekadar zeki olursanız yada nekadar yenilikçi olursanız olun,onların öğrettiği bir takım şeyler kalıyor sizlerde.Bunlar kimi zaman doğru,kimi zamansa yanlış oluyor fakat siz hepsinin doğru olduğunu sanıyorsunuz!Bak dostum bu kıza hayat kötü davranmış olabilir ama anlattığın kadarıyla rahatça söyleyebilirimki
bütün yaşadıklarını atlatıcakdır bu kızcağız.Üstelik bir yandanda şanslı ki senin gibi bir arkadaşı var yardım edicek.

-Peki ya benim bütün bu yaptıklarım yüzünden bana aşık olursa? ilerde yanlış birşey yaparsam bu sefer onun için daha kötü olmaz mı?

-Hani sadece arkadaştınız dedi rüzgar güldü ve devam etti.sen isteyerek kötü davranmazsın,ayrıca onu yaşatacak kişi de sen değilsin.O, sen ona yardım ettiğin için düzelebilir ama sen ufak bir hata yaptın diye tekrardan bozulmaz merak etme.Senin üstüne düşen bukadar iyi bir arkadaşının yanında olman,destek olman ve görüyorum ki sende bunu yapmaya çalışıyorsunuz.Tanrım siz denizciler diğer insanlardan çok farklısınız.Eminimki yaratan sizi yaratırken aslında insan ırkında istediği bütün iyi yanları size vermiş fakat aynı zamanda doğuştan sonsuz deniz aşkını vererek de cezalandırmış.Bak dostum,o kız la ilerde ne olacağı önemli değil.Önemli olan şu an yardıma ihtiyacı olan bir insana yardım etmen hatta belkide onu kurtarman.Sana olan saygım biraz daha arttı bu davranışından.

-Peki ama,ona yardım etmem için doğru yol nedir sence?

-Doğru yol diye bir şey yoktur bunu bilmiyormusun? sen denizcisin,ben nerden esersem eseyim senin için önemli olan benden keyif almak ve istediğin yere gitmek değilmi? hangi yolu izlediğin önemli değil amaca ulaşan bütün yollar doğrudur.Neyse şimdi benim gitmem lazım.Ben yokken söylediklerimi düşün! ve unutma amacına ulaşırken keyif almaya bak!

Teşekkürler Rüzgar,kendine çok iyi bak ve lütfen gene gel dedi çocuk.

Odanın içinde kağıtlar havada uçuşurken,rüzgar çoktan gitmişti.

Saat çoktan gece 2 ye geliyordu ve ertesi gün erken kalkması gereken çocuk istemeyerek de olsa yatağına yattı.Uyumak üzere gözleri kapanırken.Aklında rüzgarın dedikleri ve kulaklarında o kudretli sesi çınlıyordu.AMACINA ULAŞMAK İÇİN YOL ALIRKEN KEYİF ALMAYA ÇALIŞ!!!

Saturday 4 August 2007

Rüzgarla Tanışma...

Telefon kapandı büyük bir hayal kırıklığıyla.Gerçi zaaten hayal kırıklığı aylar öncesinden başlamıştı.Düşündükçe çok ama çok fazla şey akla geliyor. fakat ne yazık ki dünya eskisi gibi dönmüyor artık.Önceleri hak verdiği sonra kızdığı daha sonra nefret ettiği hatta yüzünü bile görmek istemediği fakat son dönemlerde tekrar görüştüğü O kız telefonu kapattığında, bir film sahnesi canlanmıştı çocuğun kafasında; (sevdiği kıza yazdığı mektupların,kıza ulaşmak yerine kapının eşiğinin altına gittiğini öğrenen çocuk şöyle demişti filmde'boşver be kardeş,biz anlaşılan bomboş bir dükkana kira ödemişiz bunca zaman...') bomboş bir dükkana kira ödemek mi koyuyor insana,yoksa bunca zaman o dükkanı dolu sanmakmı? o kişiden kişiye değişir elbette ama keşke gerçek hayatta da filmdeki gibi anlaşılır olsaydı herşey.

İki göğsümün arasında,biraz mideme yakın olan bu ağırlık,çok sigara içmemden olamaz heralde diye düşündü çocuk.Herşey eski günlerdeki gibi olacak senaryosundan çok ama çok farklı bir son du sanki bu.'eski günler' hayatlarımızda kıymetini bilemediğimiz,kaybettikten sonra kendimize bile itiraf etmekde zorlandığımız pişmanlıklarımız.Kimi zaman anımsamamız için, deniz kenarında dalgalardan medet umduğumuz,kimi zamansa uzun uzun uykusuzluk hayallerimiz.

Amerikalıları fazla sevmem ama bir sözleri çok hoşuma gidiyor diye düşündü çocuk.'Kazanan takımını değiştirmez...' peki ya, kazandığını anlamayacak kadar şaşkın olan yada daha fazlasını isteyecek kadar aç gözlü olan'a ne olur? diye düşünmeye devam etti anlamsızca,Sigarasından bir nefes daha çekip 'ne olacak koooskoca bir hayal kırıklığı' diye söylendi,sanki etrafında onu duyacak biri varmış gibi.Hayat aslında kaybetmekten ibaret,kazandığın herşeyi birgün kaybediyorsun nede olsa.Şan,Para,Mevki,Evler hepsinin birgün kaybediyorsun çaresizce.Peki ya aşk dedi çocuk,romantik saflığıyla.AŞK o duygu ki ancak kaybedildiğinde zirveye ulaşır,ve yine kaybedildiğinde varolmadığına inanmak zorunda kalınır.Sigarasını söndürürken'çok sigara içiyorum,o yüzden göğsümdeki bu ağırlık'diye yeniledi hisslerinin sebep tezini.

Bir insan için en acı olan şey,umutlarını kaybetmektir heralde.Yada dahada acısı umutlarını kaybettiğini hatırlamaktır en kötü anlarında.Her telefon çalışında acaba o mu diye zıplamak,her mailiniz var uyarısından umutlanmak yada her tanıdık sesin peşinden acaba mı demek,kaybettiğin hayalleri hatırlamanı sağlar en acımasız şekliyle.Bunun için uzak durmalısın,arasada açmamalısın telefonlarını yada eklediğin bütün listelerden çıkarmalısın onu! Bunun için eskiyen nevarsa atmalısın ondan kalan.Zaten O eskidikten sonra,ondan kalan ne yeni kalabilirki hayatında?

Onunla konuşmamalıydım diye düşündü çocuk.Onunla yüzyüze konuştuğu her an aslında kızında,hala sevdiğini anlayabiliyordu ve maalesef bunca sevgiye rağmen çaresiz kalmak çocuğa çok acı veriyordu.

Kaybetmek,Çaresizlik ve hüzün.Yazılan en büyük dramaların ana teması bu 3 yalın olay değilmidir sanki? Söylenecek sözlerin tükendiği,yutkunacak tükürük kalmadığı ve pakette içilecek sigara bittiği anda sadece 'hoşça kal'kelimesi dökülüyor ağızdan pek hoş olmayan bir eda yla,Hoşçakal aşkım,Hoşçakal hayatım,HOŞÇAKAL ÖZLEDİĞİM GEÇMİŞİM!

Hayal kırıklığı dolu yaşamların, kırılan hayalleri oluyoruz aslında farkında olmadan.Yada şizofrenik edayla inandığımız yalanlarımızın hüznünü yaşıyoruz.'Belki de buyüzden göğsümdeki ağırlık gitmedi' diye düşündü çocuk.Bu yüzden midemin bulantısı ve bu yüzden gözlerimin kısık bakışları.Sigaranın hiç bir suçu yok,hatta sigara olmasa belkide daha kötü olurdum diye yineledi, saçmaladığını fark etmeden.

O AN BİR SES DUYDU HAFİF UĞULTUYLA KARIŞIK

-Kim var orda? diye bağırdı çocuk, bomboş eve doğru.

Fakat ses arkasından,pencereden geliyordu.

-kim var orda?sen kimsin? diye yineledi,bu sefer cama doğru.bu arada düşünmeyide ihmal etmedi.(Tanrım sen aklıma mukayyet ol,3.kattayım ve pencerede biri var sanıyorum)

-Ben rüzgarım diye cevap verdi ses(tonunda bilgelik,ulu luk ve tecrübe olan bir sesle)

-Ne? rüzgarmı(!),saçmalama rüzgar konuşurmu hiç?,diye söylendi çocuk

-Hiç dikkatle dinledin mi ki konuşup konuşmadığımı sormaya cürret ediyorsun diye kükredi rüzgar.
bu cevabın üzerine biraz korkan,birazda çaresiz kalan çocuk.Allahım noluyor burda? ya rüyadayım,yada bu sigara iice kafa yaptı bana.diye söylendi.

-Allahı bu işe karıştırma,kendisi sizlerin en çaresiz anlarınızda adını kullanmanızdan nefret ediyor zaten.Ben sadece kendi isteğimle senle konuşuyorum.çünkü sen rüzgara yani bana saygı duymak gerektiğini biliyorsun,benim nekadar kudretli,nekadar yok edici ama aynı zamanda bir o kadar da yardım sever olduğumu bilmelisin diye düşündüm.Çünkü sen denizcisin,ben olmadan sen bir hiçsin.

Aldığı yanıtla ikna olan,zaten bundan başka bir çaresi olmayan çocuk oyuna katılmaya karar verdi ve

-Peki madem sen rüzgarsın,bugüne kadar neden benle konuşmadın? ve neden şimdi karşıma çıkıyorsun diye sordu.

-Çok basit dedi rüzgar;Bugüne kadar bana hep denizde ihtiyacın oldu ve ben konuşmak yerine senin yelkenlerini besleyerek sana yardım ettim oysa şimdi dört tarafı betonla çevrilmiş bir evde yapayanlız bana ihtiyacın var ve burada sana ancak konuşarak yardım edebilirim.

-Ne konuşarakmı yardım ediceksin? peki ama nasıl?,bana şu an kimse yardım edemez.Sevdiğim,hayatımın aşkı dediğim kız benden ayrıldı ve aylardır da ayrıyız.Oysa ben onun için ne hayaller kurmuştum.sen bunları sadece konuşarakmı geri getirebileceğini sanıyorsun? dedi çocuk biraz kızgın,biraz da şaşkın bir dille.

-Sana yardım etmem demek sadece istediğini yapmam mı demek sanıyorsun dedi rüzgar.3 dilek hakkı tanıyan bir lamba cini değilim ben.Senin hakkın bile yok bende.Ayrıca cin açgözlülüğe sebep olduğu için taa 1000 yıl önce yardım etme işini bıraktı.Artık sadece kendiniz problemlerinizi çöze bilirsiniz.Dedi rüzgar,sert ve alaylı bir eda yla

-Madem problemlerimizi kendimiz çözücez,o zaman bana nasıl yardım etmeyi planlıyorsun?

-Rüzgar,Bak oğlum,hayatta problemlerini,dertlerini,hisslerini ve amaçlarını net orteya koymalısın.Amacın için savaşmalı ve asla yılmamalısın.Ancaak amacının,gerçekten istediğin şey olduğuna emin olmalısın yoksa taa en başından hata yapmışsın demektir dedi.

-Aşık olduğum kızı mı bilmiyorum diye sordu çocuk.

-AŞK.sen hep denize aşığım demezmiydin? diye sordu rüzgar.
Çocuk
-tabiki denize aşığım,ama bunun konumuzla ne alakası var? diye sordu

-Çok alakası var çocuğum.HANGİ DENİZE AŞIKSIN SEN?

-Ne demek hangi denize aşığım? bildiğimiz deniz işte,tekneyle üstünde seyr ettiğimiz,balığıyla bizi besleyen,suyuyla hayat veren deniz.

-Peki ama dünyada 7 büyük deniz var.Sen bunların hangisine aşıksın?

-Ne fark ederki,hepsi deniz değilmi diye sordu çocuk safça

-Çok fark eder oğlum dedi rüzgar ve devam etti,
-Burdan sonrasını iyice dinle
Her deniz farklıdır.Mesela Karadeniz hırçındır,vahşidir onu sevmek için hükmetmesine izin vermelisin.Soğukluğuyla seni dondururken,dalgalarıyla seni döver fakaaat eğer onunda sevgisini kazanırsan tatlı suyuylasana kucak açar ve mutlu eder.Ege Mitolojinin kaynağıdır,kahramanlara kabir azabı çektiren denizdir;bereketi boldur suyu sıcaktır ancak onu kızdırırsan yolunu kaybettirir,bir damla suya muhtaç bırakır.Ak deniz sıcaktır,Bereketli topraklardan güç alır,3kıtaya uzanacak kadar bilgedirde.Fakat bütün bu güzelliğinin yanında bencildir,sen ona birşey vermeden asla suratına bakmaz.Yada kızıldeniz,adını kan rengi akan sularından almıştır.Uğruna binlerce kişi ölmüş,öldürülmüştür.Bu sebepten üzgündür kızıldeniz ve hep kan ağlar.Büyük okyanus tüccardır,benimde yardımımla 1000lerce senedir ticareti sağlar ama yanlız kalırsın onunlayken,kimse yanında olamaz,hiçbiryeri göremezsin.Atlantik çift karakterlidir,ne büyük okyanıs gibi ulu bir okyanusdur nede ege gibi ufak bir deniz.Bu yüzden 2 denizinde kötü ve iyi taraflarını almıştır.Onunlayken süprizlere hazırlıklı olmalısın.Yani anlayacağın her denizin ayrı vir yapısı vardır.
dedi ve
-Sen hangi denize aşıksın şimdi?
Diye sorusunu yineledi

-İyide ben sadece marmara ve egede denize çıktım,sadece o denizleri tanıdım dedi çocuk.

-Peki o zaman sadece bu tanıdığın 2 denizle,nasıl aşık olabiliyorsun bütün denizlere? diğerlerini bilmeden tanımadan nasıl hepsini aynı kefeye koyup,AŞIĞIM diyebiliyorsun?
İyi düşün oğul,Herşeyi iyi tart,önündeki fırsatları görmeden karar verme ve en önemlisi 1 kere tökezlemekle yenildim sanma!

çocuk Bütün bu soruları düşünürken,büyük bir gürültü ve uğultuyla rüzgar camdan çekildi ve pencere kapandı.

Çocuk kapanan pencereyi açıp,rüzgar rüzgar buraya gel dieye bağırdı fakat.Dışarda yaprak bile kıpırdamıyordu.

Rüzgarın anlattıklarını düşünen çocuk yatağına uzandı ve gerçekten gördüklerimi iyi tartmalıyım diye düşündü.Işığı söndürürken hala aklında rüzgarın dedikleri vardı,ben neyi sevdim ve şimdi ne oldu? ben o kızın neyini sevdim ve şu an o kızın sevdiğim yönü hala duruyormu diye uzun uzun düşünerek uykuya daldı.

05.08.2007

Evet arkadaşlar,yukarda yazdığım yazı daha önce hiç denemediğim bir tür.Nasıl olduğunu yada nasıl yazabildiğimi hiç bilmiyorum anck yazarken çok hoşuma gitti ve çok mutlu oldum.Bu yüzden bu hikayeyi yazmaya devam edicem.Umarım sizlerde beyenmişsinizdir.Son olarak bana hem bu siteyle alakalı hemde hastalığımla alakalı olarak gösterdiğiniz desteğe veilgiye çok teşekkür ederim.