Friday 9 May 2008

Afromaid ve Su arasında

Sabahın erken saatlerinde yataktan kalkmıştı çocuk.Artık yaşadığı hiç bir şeyden şüphe duymuyordu ve rüzgarın,diana'nın,afromaid in gerçek olduğuna adı gibi emin di.Afromaid! ne kadar da güzel bir kızdı,nekadar candan,nekadar içten ve o kadar sevecen bir kızdı ki sanki en kötü olayları bile gözlerindeki ışıltıyla yok edebilirdi.O kızıl saçları sanki alev alev yanan bir meşale yeşil gözleri ise toprak ananın derinliğinde çıkarılmayı ve parlamayı bekleyen zümrütler gibiydi.Demek yıllarca beni bekleyen ve sadece benim için atan bir kalp varmış diye düşündü çocuk.Sonra akşamdan kalma baş ağrısına nisbet yaparcasına yine sigarasına sarıldı.Odasından sigarası elinde çıkıp mutfakta çay demlerken hala dün geceyi düşünüyordu,O sırada annesinin günaydın yavrum sesiyle irkildi.

-Günaydın anne

annesi

-Pardon ne dedin anlamadım

-Günaydın dedim anne.Nasıl gece iyi uyudunmu?

annesi dehşetle

-Aman tanrım sen nasıl böyle sesler çıkarabiliyorsun,neler diyorsun diye sordu.

Çocuk dikkat ettiğinde hala afromaidin ona hatırlattığı lisanla konuştuğunu fark etti ve genzini temizleyerek.

-Kusura bakma düngece biraz içmişim ondan sesim böyle çıkmıştır diye toplamaya çalıştı

fakat
-Hayır ben bu lisanı biliyorum,bu o balıkların çıkardıkları sesler.Rahmetli babanla deniz kazasında bizim etrafımızda dolaşan balıklarda bu sesleri çıkarıyordu dedi dehşetle.

demek doğruymuş dedi çocuk kısık bir sesle

Annesi ne dedin diye sordu

-Yok bişey anne,saçmalama ne balık sesi.Bunca yıldır denizdeyim hiç balıkların konuştuklarını duymadım.Bence sen daha uyanamadın.Hadi kendine bir kahve yap

dedi ve annesinin daha fazla konuşmasına müsade etmeyerek banyo ya yıkanmaya gitti.

aslında genelde duş yapar ve çıkardı ama bu sabah küveti doldurmak ve içinde yıkanmak geçmişti içinden.Buz gibi su dolu küvetin içinde suyun soğukluğundan dolayı fazla köpürmeyen şampuan eşliğinde uzanmış ve düşünmeye devam etmişti yaşadıklarını.Tabiki annesinin sabahki dehşet dolu gözleride etkilemişti çocuğu.Afromaid haklıymış ben daha doğmadan bu lisanı öğrenmişim meğer dedi tıslayarak.Bir müddet geçmişti ki kapının hızlı hızlı çalınmasıyla kendine geldi.Bir anda başını nekadardır gömüldüğünü bilmediği sudan çıkardı ve önce derin bir nefes aldı daha sonrada genzine kaçan yakıcı şampuandan dolayı 1-2 kez öksürdü.Annesi oğlum ikibuçuk saattir ne yıkanmasıymış bu banyodan çık artık diye bağırıyordu.Aman tanrım nerdiyse ölücekmişim! nasıl olduda farketmedim uyuyup suya girdiğimi.Fakat nasıl? diye düşünürken annesi hala bağırıyordu dışardan.

Tamam anne çıkıyorum diye seslendi ve küvetin tapasını çekip duşu açtı.Üzerindeki sabunlu suyu atıp başını yıkadıktan sonra banyodan çıktı ve bornozuyla mutfağa çayını almaya gitti fakat imkansız çayı soğukdu ve saat gerçektende nerdeyse öğlen olmuştu.Ben gerçekten 2 saatten fazladır banyodamıydım diye hayretle düşünürken yeni çay yaptı kendine.Annesi benim çok işim var tatlım hadi sana kolay gelsin diyip evden çıktı ve çocuk evin soğuk salonunda elinde çay kupası son bir kaç gündür olağanlaşmış olağanüstü olayları sorgulamaya başladı.Aslında diğer insanların yaşayamadığı bu ayrıcalık onu mutlu ediyordu,bunu başkasına anlatsa büyük bir ihtimalle akıl hastahanesine yada en azında bir psikoloğa gitmesi için ısrar ederdi insanlar.İNSANLAR! bizler aslında ne kadar kötü yaratıklarız diye düşündü.Beni nerdeyse hiç tanımayan afromaid sırf senin için bu lanet deinize yıllarca dayandım ve okyanusa gitmedim nolur beni red etme derken nekadarda içten söylüyordu.Oysaki benim sevdiğim kız bırak benim için lanet bir yere dayanmayı,ufacık bir fedakarlık bile yapmaktan kaçındı.Yada Su'nun erkek arkadaşı, kızcağız onu deli gibi sevmişken neler yaşatmış! neden bukadar kötü ve bencil yaratıklarız acaba? neden hayatta sadece kendi yarattığımız ve adına 'para' dediğimiz kağıt parçası için çırpınıyoruz acaba? yaptığımız,uğruna öldüğümüz,sevdiklerimizi kaybettiğimiz ırkdaşlarımıza türlü acılar yaşattığımız savaşları bile sadece para için çıkarıyoruz.Yada daha çok para kazanma açgözlülüğü ile bizi yaratan doğayı biz öldürüyoruz.Hayatta türlü paradokslar var aslında.Mesela serinlemek için kullandığımız ve günümüzde nerdeyse her evde her işyerinde olan klimalar,küresel ısınmaya sebep oluyor ve biz daha çok kavruluyoruz!Yada 19yy yılın başlarında aspirin'i icat edip dünyanın en büyük ilacını insanlığa armağan eden Felix Hoffman daha sonra yaptığı icad ettiği heroin adlı madde yüzünden milyonlarca insanın ölmesine sebep oluyor.Acaba bu dünya nereye gidiyor dahası sanki bu dünyanın şöförü değişti ve daha hızlı gidiyor! Tam bu düşüncelerle boğuşurken telefon çaldı.

-Efendim?

-merhaba nasılsın?

-İyiyim su sen nasılsın?

-Bende iyiyim,Şey çok canım sıkıldı biryerlere gidip oturalım mı?

-Tabiki,memnun olurum nereye gitmek istersin?

-Şöyle boğaz kenarında hem çay içeceğimiz hemde bir tost yiyebileceğimiz bir yer düşünmüştüm ben,malum seni denizden ayırmak olmaz!

-Ozaman şu hep gittiğim çay bahçesine gidelim hem uzun uzun dertleşirizde.

-Tamam ozaman anlaştık ben yarım saat sonra ordayım

-Tamam güzel kız bende yarım saate kadar gelirim yanına.

telefonu kapattıktan sonra çayının kalan son yudumunu içti ve giyinmek için odasına gitti çocuk.

Otobüstek indikten sonra kısa bir yürüyüşle sözleştikleri çay bahçesine gelmişti.Daha Su nun gelmediğini anlayınca deniz kenarında tahta bir masaya oturrup garsonun alel acele eline tutuşturduğu caya şeker atıp karıştırırırken bir yandanda sigarasını yaktı.Denize dalıp gitmişken Sunun sesiyle kendine geldi.

-Erken gelmişsin inşallah çok bekletmemişimdir.

-Yok güzelim aslında bende yeni gelmiştim dedi çocuk.

-Eee bensiz başlamışsın dedi Su, çayı göstererek.

-Aman işte garsonun zevzekliği sanki sadece oturup birşey içmeyecekmişiz gibi elime çayı tutuşturu verdi.

-Olsun hayatım,sen zaten çayını bitirmişsin yenilerini söyleyelim derken

Garson 2 bardak çayı önlerine koyup gitti.
İkiside birbirine bakıp gülerek keşke başka birşey isteseydik dediler.

Konuşma uzayıp giderken ve çaybahçesinin garsonları sayesinde adisyona çarpı üstüne çarpı eklenirken çocuk Su'nun devamlı kendisine hayatım canım bitanem gibi sözler söylediğine dikkat etti ve bir an Su nun gözlerine bakarak

-Su sana birşey sorucam neden bana devamlı Hayatım,Canım,Bitanem gibi kelimeler söylüyosun?

Su cevap vermeden derin derin çocuğun gözlerine baktı
Çocuk tekrarladı,

-sana sordum Su neden böyle kelimeler kullanıyorsun bana karşı?

Su biraz çekingen,ürkek ve kısık bir sesle

-Seni seviyorum çünkü diyerek çocuğa sarıldı.

O sırada denizde bir dalgalanma oldu ve çaybahçesinin önüdeki sandal içinde balık tutanlarla beraber devrildi.Çocuk afromaid diye denize bakarken,büyük bir kütlenin denizi çok hızlı bir şekilde yarmasıyla oluşan dalgayı fark etti.

Etrafdaki insanlar köpek balığı çıkın sudan diye bağırırken O bunun köpekbalığı değil Suyla çocuğu gizlice seyreden afromaidin kıskançlık öfkesi olduğunu biliyordu.

Sunun nooldu diye sarmasıyla kendine gelen çocuk,
-Birşey olmadı Su,ancak sana söylemem gereken önemli birşey var ve lütfen beni iyice dinle dedi

su başını tamam der gibi sallarken çocuk devam etti.

-Bak Su,sen benim için çok önemlisin,dahası çok değerli bir arkadaşsın ancak ben şuanda hayatımda bir aşk istemiyorum.Bu senle alakalı birşey değil,ben hiçbir kızla ilişki yaşamak istemiyorum.O yüzden lütfen beni bir çok iyi bir arkadaşın hatta dostun olarak kabul et ve başka bir ilişki düşünme lütfen.

Su'nun gözlerinden 1-2 damla yaş düşerken ağzından

-Neden istediğim hiçbirşey olmuyor bu hayatta
sözleri döküldü.

Çocuk

-Bak Su,inan bana benimde istediğim birçok şey olmuyor.Fakat bu doğru şeyleri istediğimiz anlamına gelmiyor.emin ol sen benden bambaşka bir erkeği beni sevdiğinden çok fazla seveceksin.şu an da belkide bu sana saçmalık gibi geliyor ancak ben buna eminim.

Su ayağa kalktı ve hıçkırarak

-lütfen sus artık,ben sana hayatımı vermeyi teklif ediyorum ama sen,sen; sen beni hiçe sayıyorsun.Lütfen görüşmeyelim bundan sonra LÜTFEN!

dedi

Arkasına bile bakmadan,koşar adımlarla masadan uzaklaşan Su'nun arkasından bakan çocuk umarım birgün anlarsın ve beni affedersin diye mırıldandı.

Su gittikten sonra yanlız kalan çocuk gecenin geç saatlerine kadar deniz kenarında afromaid'i aradı.O sahil senin bu sahil benim gezip durdu hatta bazen afromaid diye bağırarak sesini duyuamaya çalıştı ancak afromaid gelmedi.Saat hareketli metropol için bile yeterince geç olmuşken ve sokaklar iyice tenhalaşmışken dallar kıpırdanmaya başladı.

Çocuk arkasına dönüp
-Hoşgeldin rüzgar dedi.

Rüzgar şaşkın bir sestonuyla

-Hoş bulduk ancak sen benim geldiğimi nasıl anladın diye sordu.

-Sabahtan beri benleydin zaten fakat ancak şimdi benle konuşmaya karar verdin.İnanmıycaksın ama artık seni görebiliyorum.Eskiden seni sadece duyabiliyordum ama şu an senin heybetli gövdeni bilge bakışlarını hatta yüzündeki kırışıklıkları bile görebiliyorum dedi.

Rüzgar heyecanlı bir tonla,

-Evet artık bana inanıyorsun,benim gerçek olduğumu biliyorsun o yüzden beni görebiliyorsun.binlerce yıldır ilk kez bir ademoğlu bir tanrıyı görebiliyor.Bak çocuk bu beni okadar çok mutlu ettiki sana anlatamam.Peki madem beni görüyordun saatlerdir neden bana seslenmedin?

-Zaten burdasın ve konuşmak istesen benimle konuşursun diye düşündüm.Hem gözümü denizden ayıramam afromaid bugün bana çok kızdı onu görüp konuşmam lazım.

-Sen ne diyorsun küçük dostum.Afromaid için gözünü denizden ayıramaz mı sın?
Sana söylemiştim birçok deniz kızını bekleyen insan onları görmek için öldü.Lütfen bunu yapma,

-Saçmalama rüzgar kimse deniz kızı görücem diye denize bakarak ölmez

Rüzgar sert bir tonla

-sen nasıl bana saçmalama dersin? ben senin bugünü kadar aldığın nefes sayısı kadar yıldır dünya üzerindeyim ve neler gördüm buna hiç mi saygı duymuyosun?

Çocuk çekingen bir dille,

-iyi de kim bir deniz kızının peşinden hayatını kaybeder ki diye sordu?

-Baban! dedi rüzgar...

-Nasıl yani? şimdi iyice çizmeyi aştın rüzgar benim babam ben küçükken gittiği ülkedeki iç savaşda esir alınıp şehit olmuştur.Bana dahası babama saygısızlık ediyorsun dikkatli konuş diye çıkıştı.

Rüzgar

-Kusura bakma küçük dostum ama sana önceki konuşmamızda bilmediğin çok şey var derken bunu kast etmiştim.Senin baban annenle yaşadığı deniz kazasında sizi kurtaran deniz kızlarının birine aşık oldu.İlk başlarda sadece onu görmek istiyordu fakat daha sonra onun bu arzusu tutkuya hatta saplantıya dönüştü.Dünyanın bütün denizlerinde o deniz kızını aradı oysaki deniz kızları çağırıldıklarında gelmezler sadece gerçekten yardıma ihtiyacın varsa yada onların sana ihtiyacı varsa gelirler.Ve baban bunu bilemedi.

Çocuk yıllardır biriktirdiği göz yaşlarını akıtırken.

-Neden diye sordu
-Neden yardım etmedin öyleyse,neden benden bunu sakladınız ve nedenşimdi karşıma çıktın ve bunları bana anlatıyorsun?

Rüzgar konuşmak istedi ama çocuk devam etti

-Lütfen,lütfen beni yanlız bırak,bunca yıldır bildiğim bütün doğruları birer birer yıkıyorsun ama bu bana çok fazla geliyor.Beni birazcık olsun düşünüyorsan biraz yanlız bırak beni...

Rüzgar hüzünlü bir meltem eşliğinde çocuğun yanından ayrılırken çocuk evinin yolunu çoktan tutmuş gerçeği öğrenmenin çaresiz hüznünü yaşıyordu.

No comments: