Saturday, 4 August 2007

Rüzgarla Tanışma...

Telefon kapandı büyük bir hayal kırıklığıyla.Gerçi zaaten hayal kırıklığı aylar öncesinden başlamıştı.Düşündükçe çok ama çok fazla şey akla geliyor. fakat ne yazık ki dünya eskisi gibi dönmüyor artık.Önceleri hak verdiği sonra kızdığı daha sonra nefret ettiği hatta yüzünü bile görmek istemediği fakat son dönemlerde tekrar görüştüğü O kız telefonu kapattığında, bir film sahnesi canlanmıştı çocuğun kafasında; (sevdiği kıza yazdığı mektupların,kıza ulaşmak yerine kapının eşiğinin altına gittiğini öğrenen çocuk şöyle demişti filmde'boşver be kardeş,biz anlaşılan bomboş bir dükkana kira ödemişiz bunca zaman...') bomboş bir dükkana kira ödemek mi koyuyor insana,yoksa bunca zaman o dükkanı dolu sanmakmı? o kişiden kişiye değişir elbette ama keşke gerçek hayatta da filmdeki gibi anlaşılır olsaydı herşey.

İki göğsümün arasında,biraz mideme yakın olan bu ağırlık,çok sigara içmemden olamaz heralde diye düşündü çocuk.Herşey eski günlerdeki gibi olacak senaryosundan çok ama çok farklı bir son du sanki bu.'eski günler' hayatlarımızda kıymetini bilemediğimiz,kaybettikten sonra kendimize bile itiraf etmekde zorlandığımız pişmanlıklarımız.Kimi zaman anımsamamız için, deniz kenarında dalgalardan medet umduğumuz,kimi zamansa uzun uzun uykusuzluk hayallerimiz.

Amerikalıları fazla sevmem ama bir sözleri çok hoşuma gidiyor diye düşündü çocuk.'Kazanan takımını değiştirmez...' peki ya, kazandığını anlamayacak kadar şaşkın olan yada daha fazlasını isteyecek kadar aç gözlü olan'a ne olur? diye düşünmeye devam etti anlamsızca,Sigarasından bir nefes daha çekip 'ne olacak koooskoca bir hayal kırıklığı' diye söylendi,sanki etrafında onu duyacak biri varmış gibi.Hayat aslında kaybetmekten ibaret,kazandığın herşeyi birgün kaybediyorsun nede olsa.Şan,Para,Mevki,Evler hepsinin birgün kaybediyorsun çaresizce.Peki ya aşk dedi çocuk,romantik saflığıyla.AŞK o duygu ki ancak kaybedildiğinde zirveye ulaşır,ve yine kaybedildiğinde varolmadığına inanmak zorunda kalınır.Sigarasını söndürürken'çok sigara içiyorum,o yüzden göğsümdeki bu ağırlık'diye yeniledi hisslerinin sebep tezini.

Bir insan için en acı olan şey,umutlarını kaybetmektir heralde.Yada dahada acısı umutlarını kaybettiğini hatırlamaktır en kötü anlarında.Her telefon çalışında acaba o mu diye zıplamak,her mailiniz var uyarısından umutlanmak yada her tanıdık sesin peşinden acaba mı demek,kaybettiğin hayalleri hatırlamanı sağlar en acımasız şekliyle.Bunun için uzak durmalısın,arasada açmamalısın telefonlarını yada eklediğin bütün listelerden çıkarmalısın onu! Bunun için eskiyen nevarsa atmalısın ondan kalan.Zaten O eskidikten sonra,ondan kalan ne yeni kalabilirki hayatında?

Onunla konuşmamalıydım diye düşündü çocuk.Onunla yüzyüze konuştuğu her an aslında kızında,hala sevdiğini anlayabiliyordu ve maalesef bunca sevgiye rağmen çaresiz kalmak çocuğa çok acı veriyordu.

Kaybetmek,Çaresizlik ve hüzün.Yazılan en büyük dramaların ana teması bu 3 yalın olay değilmidir sanki? Söylenecek sözlerin tükendiği,yutkunacak tükürük kalmadığı ve pakette içilecek sigara bittiği anda sadece 'hoşça kal'kelimesi dökülüyor ağızdan pek hoş olmayan bir eda yla,Hoşçakal aşkım,Hoşçakal hayatım,HOŞÇAKAL ÖZLEDİĞİM GEÇMİŞİM!

Hayal kırıklığı dolu yaşamların, kırılan hayalleri oluyoruz aslında farkında olmadan.Yada şizofrenik edayla inandığımız yalanlarımızın hüznünü yaşıyoruz.'Belki de buyüzden göğsümdeki ağırlık gitmedi' diye düşündü çocuk.Bu yüzden midemin bulantısı ve bu yüzden gözlerimin kısık bakışları.Sigaranın hiç bir suçu yok,hatta sigara olmasa belkide daha kötü olurdum diye yineledi, saçmaladığını fark etmeden.

O AN BİR SES DUYDU HAFİF UĞULTUYLA KARIŞIK

-Kim var orda? diye bağırdı çocuk, bomboş eve doğru.

Fakat ses arkasından,pencereden geliyordu.

-kim var orda?sen kimsin? diye yineledi,bu sefer cama doğru.bu arada düşünmeyide ihmal etmedi.(Tanrım sen aklıma mukayyet ol,3.kattayım ve pencerede biri var sanıyorum)

-Ben rüzgarım diye cevap verdi ses(tonunda bilgelik,ulu luk ve tecrübe olan bir sesle)

-Ne? rüzgarmı(!),saçmalama rüzgar konuşurmu hiç?,diye söylendi çocuk

-Hiç dikkatle dinledin mi ki konuşup konuşmadığımı sormaya cürret ediyorsun diye kükredi rüzgar.
bu cevabın üzerine biraz korkan,birazda çaresiz kalan çocuk.Allahım noluyor burda? ya rüyadayım,yada bu sigara iice kafa yaptı bana.diye söylendi.

-Allahı bu işe karıştırma,kendisi sizlerin en çaresiz anlarınızda adını kullanmanızdan nefret ediyor zaten.Ben sadece kendi isteğimle senle konuşuyorum.çünkü sen rüzgara yani bana saygı duymak gerektiğini biliyorsun,benim nekadar kudretli,nekadar yok edici ama aynı zamanda bir o kadar da yardım sever olduğumu bilmelisin diye düşündüm.Çünkü sen denizcisin,ben olmadan sen bir hiçsin.

Aldığı yanıtla ikna olan,zaten bundan başka bir çaresi olmayan çocuk oyuna katılmaya karar verdi ve

-Peki madem sen rüzgarsın,bugüne kadar neden benle konuşmadın? ve neden şimdi karşıma çıkıyorsun diye sordu.

-Çok basit dedi rüzgar;Bugüne kadar bana hep denizde ihtiyacın oldu ve ben konuşmak yerine senin yelkenlerini besleyerek sana yardım ettim oysa şimdi dört tarafı betonla çevrilmiş bir evde yapayanlız bana ihtiyacın var ve burada sana ancak konuşarak yardım edebilirim.

-Ne konuşarakmı yardım ediceksin? peki ama nasıl?,bana şu an kimse yardım edemez.Sevdiğim,hayatımın aşkı dediğim kız benden ayrıldı ve aylardır da ayrıyız.Oysa ben onun için ne hayaller kurmuştum.sen bunları sadece konuşarakmı geri getirebileceğini sanıyorsun? dedi çocuk biraz kızgın,biraz da şaşkın bir dille.

-Sana yardım etmem demek sadece istediğini yapmam mı demek sanıyorsun dedi rüzgar.3 dilek hakkı tanıyan bir lamba cini değilim ben.Senin hakkın bile yok bende.Ayrıca cin açgözlülüğe sebep olduğu için taa 1000 yıl önce yardım etme işini bıraktı.Artık sadece kendiniz problemlerinizi çöze bilirsiniz.Dedi rüzgar,sert ve alaylı bir eda yla

-Madem problemlerimizi kendimiz çözücez,o zaman bana nasıl yardım etmeyi planlıyorsun?

-Rüzgar,Bak oğlum,hayatta problemlerini,dertlerini,hisslerini ve amaçlarını net orteya koymalısın.Amacın için savaşmalı ve asla yılmamalısın.Ancaak amacının,gerçekten istediğin şey olduğuna emin olmalısın yoksa taa en başından hata yapmışsın demektir dedi.

-Aşık olduğum kızı mı bilmiyorum diye sordu çocuk.

-AŞK.sen hep denize aşığım demezmiydin? diye sordu rüzgar.
Çocuk
-tabiki denize aşığım,ama bunun konumuzla ne alakası var? diye sordu

-Çok alakası var çocuğum.HANGİ DENİZE AŞIKSIN SEN?

-Ne demek hangi denize aşığım? bildiğimiz deniz işte,tekneyle üstünde seyr ettiğimiz,balığıyla bizi besleyen,suyuyla hayat veren deniz.

-Peki ama dünyada 7 büyük deniz var.Sen bunların hangisine aşıksın?

-Ne fark ederki,hepsi deniz değilmi diye sordu çocuk safça

-Çok fark eder oğlum dedi rüzgar ve devam etti,
-Burdan sonrasını iyice dinle
Her deniz farklıdır.Mesela Karadeniz hırçındır,vahşidir onu sevmek için hükmetmesine izin vermelisin.Soğukluğuyla seni dondururken,dalgalarıyla seni döver fakaaat eğer onunda sevgisini kazanırsan tatlı suyuylasana kucak açar ve mutlu eder.Ege Mitolojinin kaynağıdır,kahramanlara kabir azabı çektiren denizdir;bereketi boldur suyu sıcaktır ancak onu kızdırırsan yolunu kaybettirir,bir damla suya muhtaç bırakır.Ak deniz sıcaktır,Bereketli topraklardan güç alır,3kıtaya uzanacak kadar bilgedirde.Fakat bütün bu güzelliğinin yanında bencildir,sen ona birşey vermeden asla suratına bakmaz.Yada kızıldeniz,adını kan rengi akan sularından almıştır.Uğruna binlerce kişi ölmüş,öldürülmüştür.Bu sebepten üzgündür kızıldeniz ve hep kan ağlar.Büyük okyanus tüccardır,benimde yardımımla 1000lerce senedir ticareti sağlar ama yanlız kalırsın onunlayken,kimse yanında olamaz,hiçbiryeri göremezsin.Atlantik çift karakterlidir,ne büyük okyanıs gibi ulu bir okyanusdur nede ege gibi ufak bir deniz.Bu yüzden 2 denizinde kötü ve iyi taraflarını almıştır.Onunlayken süprizlere hazırlıklı olmalısın.Yani anlayacağın her denizin ayrı vir yapısı vardır.
dedi ve
-Sen hangi denize aşıksın şimdi?
Diye sorusunu yineledi

-İyide ben sadece marmara ve egede denize çıktım,sadece o denizleri tanıdım dedi çocuk.

-Peki o zaman sadece bu tanıdığın 2 denizle,nasıl aşık olabiliyorsun bütün denizlere? diğerlerini bilmeden tanımadan nasıl hepsini aynı kefeye koyup,AŞIĞIM diyebiliyorsun?
İyi düşün oğul,Herşeyi iyi tart,önündeki fırsatları görmeden karar verme ve en önemlisi 1 kere tökezlemekle yenildim sanma!

çocuk Bütün bu soruları düşünürken,büyük bir gürültü ve uğultuyla rüzgar camdan çekildi ve pencere kapandı.

Çocuk kapanan pencereyi açıp,rüzgar rüzgar buraya gel dieye bağırdı fakat.Dışarda yaprak bile kıpırdamıyordu.

Rüzgarın anlattıklarını düşünen çocuk yatağına uzandı ve gerçekten gördüklerimi iyi tartmalıyım diye düşündü.Işığı söndürürken hala aklında rüzgarın dedikleri vardı,ben neyi sevdim ve şimdi ne oldu? ben o kızın neyini sevdim ve şu an o kızın sevdiğim yönü hala duruyormu diye uzun uzun düşünerek uykuya daldı.

05.08.2007

Evet arkadaşlar,yukarda yazdığım yazı daha önce hiç denemediğim bir tür.Nasıl olduğunu yada nasıl yazabildiğimi hiç bilmiyorum anck yazarken çok hoşuma gitti ve çok mutlu oldum.Bu yüzden bu hikayeyi yazmaya devam edicem.Umarım sizlerde beyenmişsinizdir.Son olarak bana hem bu siteyle alakalı hemde hastalığımla alakalı olarak gösterdiğiniz desteğe veilgiye çok teşekkür ederim.

No comments: